Bay Nükleer sorularıma cevap vermedi

SOMA faciasından sonra çoğumuzun aklına aynı soru düşmedi mi?

Haberin Devamı

“Ya başımıza bir nükleer felaket gelirse?”.
Madeni denetleyemeyen bir ülke nükleer santrali nasıl denetleyecek?
St. Petersburg Ekonomik Forumu’nun son günü, Enerji Bakanı Taner Yıldız gelmiş olsaydı konuşmacılar arasında olacağı “Küresel Enerji Ağlarının Entegrasyonu” panelinde karşıma Rosatom Başkanı Sergey Kiriyenko çıkınca soruyu ona yöneltmeyi planladım.
Rosatom, Rusya’nın devlete ait nükleer enerji şirketi.
Mersin, Akkuyu’daki ilk nükleer santralimizi yapmaya hazırlanıyor.
Hem inşa edecek, hem işletecek.
Ankara ile Moskova 2010 yılı, mayıs ayında Rosatom’un Akkuyu santralini yapması için anlaşma imzalamıştı.
Akkuyu’da dört adet VVER 1200 nükleer santral için şirketin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na sunmuş olduğu iki ÇED Raporu reddedilmişti.
Yeni bir raporu yeniden bakanlığa sunan şirket olumlu yanıt beklentisinde.
İnşaatın ise 2016 yılı başında başlayacağı söyleniyor.
St. Petersburg’a dönersek, panelin moderatörü Moskova İşletme Fakültesi Dekanı Andrei Şaronov, Rosatom’u “oldukça fazla sır barındıran” şirket olarak sunuyor.
Bu sözlerden neyi anlıyoruz?
Akkuyu nükleer santralini teslim edeceğimizin şirketin pek de şeffaf olmadığını tabii ki.

PUTİN’İN YAKIN ÇEVRESİNDEN

Sergey Kiriyenko 2005 yılından beri Rosatom’un başında.
1962 doğumlu bu ufak, tefek siyasetçi Yeltsin döneminde (1998-1999) başbakanlık yapmıştı.
Putin’in yakın çevresinden.
Kiriyenko, Türkiye, Finlandiya ve Macaristan’da yapacakları nükleer santrallerin işbirliği ve karşılıklı güven temeline dayandığını söylüyor.
Bu ülkelerle kontrat imzaladıktan sonra eğitim sürecine ne kadar önem verdiklerini anlatıyor.
“Bu ülkelerden öğrenciler geliyor ve onları eğitiyoruz” diyor.
Fransız Areva, İngiliz Westinghouse, Japon Tochiba şirketleriyle aralarındaki rekabete rağmen ortaklık ve işbirliğine gittiklerinin altını çiziyor.
Rusların, ABD ile ilişkilerin en gergin olduğu dönemde bile uranyum tedarik ettiklerini öğreniyoruz.
Panel sonunda etrafı anında çevrilmiş olan Kiriyenko’nun yanına koşuyorum.
Rosatom’un Akkuyu’ya yapacağı nükleer santralinin denetimini ve en önemlisi “nükleer atıkların” ne olacağını soruyorum.
Bay Nükleer bunların ayaküstü konuşulamayacağını, daha sonra görüşebileceğimizi söyleyerek beni danışmanına havale ediyor.

TÜRKÇE BİLEN DANIŞMAN

Danışman Sergey Novikov Türkçe biliyor.
Soma’yı da hatırlatarak aynı soruları kendisine de aktarıyorum.
Novikov yaklaşık iki saat sonrasına Putin’in konuşma yapacağı salonun önünde buluşabileceğimizi söylüyor.
Buluşma gerçekleşmiyor zira benim taşıdığım yaka kartıyla oraya girmem mümkün değil.
Neticede sorularımız havada kalıyor.
Ancak Bay Nükleer’in yanıtlamadığı “nükleer atık” sorusuna yanıt tam bugünlerde Türkiye’den geliyor.
2011 yılında “Nükleere Geçişte Türkiye Raporunu” kaleme almış olan EDAM (Ekonomi ve Dış Politika Araştırmalar Merkezi) yeni yayınladığı çalışmasında, nükleer yakıtların ne olacağının henüz belli olmadığını belirtiliyor.
Kullanılmış yakıtların yönetimine dair ortada bir strateji yok.
Ruslar nükleer atıkları alıp evlerine mi götürecek, yoksa bunlar bizde mi kalacak?
Bilmiyoruz.
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi araştırma görevlisi Çiğdem Bilezikçe Pekar’ın nükleer atıkla ilgili çalışmasına www.edam.org.tr adresinden ulaşmak mümkün.
Yukarıda sözünü ettiğim diğer raporuna da.
“Akkuyu’nun riskleri avantajlarından fazla” yazımda bu raporu özetlemiştim.
Farkında mısınız?
Halkın büyük bir çoğunluğunun nükleere karşı olduğu bir ülkede (yüzde 64) santralleri hiç tartışmıyoruz.

Yazarın Tüm Yazıları