SAKIP Sabancı Müzesi önemli bir sergiye ev sahipliği yapıyor.
"Batı’ya Yolculuk Türk Resminin 70 yıllık Serüveni."
Serginin hem başlığı, hem de içeriği anlamlı.
Osmanlı’nın Batı resmine açılması 19. yüzyılda başlıyor.
Osmanlı Devleti, eğitim reformları çerçevesinde öğrencilerin uzmanlık kazanmaları için 1830’dan itibaren yurt dışına öğrenci göndermeye başlıyor.
Askeri eğitim amacıyla gönderilen Harbiye mezunu öğrenciler arasında resim eğitimi için Fransa’ya gönderilenler de var.
Türk ressamlar 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Paris resim çevreleriyle tanışıyorlar.
Aynı ünlü resim hocalarından ders alıyorlar, aynı atölyelerde çalışıyorlar.
İlk kez çıplak figür çalışmalarını burada yapıyorlar.
Sabancı Müzesi, işte bu "Erken Türk Resmi" diye adlandırılan 70 yıllık dönemin (1860- 1930) önemli ressamlarını farklı koleksiyonlardan bir araya getirilmeyi başarmış.
Osmanlı resminin modernleşmesini izleyebileceğiniz sergide hangi sanatçılar var?
Tabii ki Osman Hamdi Bey, Şeker Ahmed Paşa, Hüseyin Zekai Paşa, Süleyman Seyyid, Halil Paşa, Ahmet Ziya Akbulut, Şevket Dağ, Sami Yetik, Hikmet Onat, Feyhaman Duran, İbrahim Çallı, Avni Lifij, Nazmi Ziya.
Serginin sponsoru ise Yüksel İnşaat A.Ş.
HEP AYNI SPONSORLAR
Şimdiye kadar daha çok spora, arkeolojiye, eğitime destek olduğunu bildiğim Yüksel İnşaatA.Ş ilk kez bir resim sergisine sponsor oluyor.
Sanatın bu dalına yeni bir sponsorun gelmesi sevindirici.
Yeni sponsorlar sanatın her dalına gerek.
37. Uluslararası İstanbul Müzik Festivali’nin programı gelmiş.
Borusan Holding’in sponsorluğunda İKSV tarafından düzenlenen 37. Uluslararası İstanbulMüzik Festivali’nin gösteri sponsorlarına baktım.
Çoğunlukla aynı isimler.
Resim, müzik derken aklıma şöyle bir soru takıldı:
"Sponsorlar arasında neden muhafazakar kesimden isimler yok?"
Esasında bu sorunun kafamı kurcalamasının nedeni Yeni Şafak Gazetesi’nden FehmiKoru’nun "Kim kimden neyi esirgiyor" yazısı.
Kesip saklamış olduğum 8 Mart tarihli yazısında Koru, Vehbi Koç Ödülü’nün davetine atıfta bulunarak "Davette görüntülenen genç-yaşlı çiftler arasında muhafazakar işadamı olarak bilinen ya da o görüntüyü veren tek kişi bile yoktu" diyor.
Koru, şöyle bir tespitte bulunuyor:
"Kapıların yeni zenginlere açılmasının kendilerini yerlerinden edebileceği kaygısı eski zenginleri bir tedbir olarak tavır almaya sevk ediyor."
ESKİ ZENGİNLER YENİ ZENGİNLER
Mesele bu kadar basit mi?
Koru’nun tabiriyle "yeni zenginler" acaba "eski zenginlerin" sanat, kültür, eğitim yaşamında yıllardan beri üstlenmiş oldukları role hazırlar mı?
Sermaye birikimleri tamam da ya burjuva birikimleri?
Geçenlerde Vatan Gazetesi’nden Elif Ergu’nun dindar kesimin "yeni zenginlerinin" evlerini yapan mimar Şafak Can ile bir söyleşisi vardı.
Mimar Şafak Can’ın ağzından, parkelere, perdelere, lavabolara pahalı "Svaroski" taşlar, "Prada" süpürgelikler istendiğini okuyunca çok şaşırdım.
Tek kişilik konser alanı, taht şeklinde koltukların olduğu milyonlarca dolarlık evlerde "antika" olmadığını söylemiş mimar Şafak Can.
Müşterilerinin müzayedeye pek katılmadıklarını, onlar için Paris’ten kendisinin resim satın aldığını da anlatmış.