Paylaş
Bu ıssızlığın ortasında mimarisiyle hemen göze çarpan müze, çağdaş sanatla yörenin el sanatlarını aynı çatı altında barındırıyor.
İki yıl önce açılmış olan müzeyi gezerken insan “Böylesi İstanbul’da yok” diye düşünmekten kendini alamıyor.
Müze, sergi salonlarının yanı sıra, konferans salonu, kütüphane ve Baksı Köyü’ndeki kadınların halı ve “ehram” diye bilinen çok özel bir kumaşı dokudukları atölyelere sahip
Profesör Koçan gerçekten çılgınca bir işe girişmiş.
Varını yoğunu ortaya koyarak doğduğu Baksı Köyü’nün tam karşısına 30 dönümlük bir araziye bu müzeyi kurmak niye?
“Baksı’da ortak yaşam mekânları gibi eski taş işçiliği, seramik, halı üretimi de tarihe karışmıştı. İnsanlar burada üretmeyi bırakıp ekonomik nedenlerle gurbette iş peşine düşmüş. Müzeyle Baksı’nın terk edilen bir yer değil dönülen bir yer olmasını istedim” diyor Koçan.
KADIN İSTİHDAMI
En fazla Baksılı kadınların “istihdamı” üzerinde duruyor.
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay dahil yüzden fazla kişinin Erzurum, Aşkale, Bayburt üzerinden Baksı’ya ulaşmalarının nedeni “Mesafe ve Temas” temalı serginin açılışı.
Bu arada yanlış anlama olmasın sakın.
Baksı Müzesi açıldığı günden beri meraklıların uğrak yeri olmuş.
Kısa bir ziyaret için uğradığımız Baksı Köyü’nün sakinleri çok mutlu.
Özellikle de kadınlar zira müzenin atölyelerinde en çok vakit geçirenler erkeklerden ziyade onlar.
“Mesafe ve Temas” sergisinin temasına dönersek.
Profesör Hüsamettin Koçan temayı söyle açıklıyor.
“Mesafe Baskı Müzesi’nin uzaklığını, Temas ise çağdaş ile gelenekselliğin sanatla endüstrinin buluşmasını anlatıyor”.
Serginin sanat, moda, tasarım ve lezzet bölümleri var.
Fırat Arapoğlu, Mürteza Fidan ve Kurucu Koçanoğlu sanat bölümünün küratörleri.
Sergiye katılan genç sanatçılar Bayburt ve Baksı’ya önceden gelip eserleri için buradan beslenmişler.
Eserlerinde gurbet, ayrılık, yalnızlık var.
ŞAHMARAN FİNCANIYLA ÇORUH IŞIĞI
Tasarım bölümünün küratörü Koleksiyon Mobilya’nın kurucusu mimar Faruk Malhan çeşitli üniversitelerde okuyan genç tasarımcılarla birlikte çalışmış.
Yine daha önce buralara gelip yerel malzemeleri, yerel formları inceleyen gençlerin tasarımlarını üretime dönüştürmek pekala mümkün.
Şahmaran adındaki kahve fincanının ya da Çoruh Işığı adındaki mumluğun alıcısı olacaktır.
Modacı Arzu Kaprol, Baksı Müzesi’ndeki atölyede dokunan “ehram” kumaşıyla harikalar yaratmış.
“Yemek ve kültür” deyince akla gelen ilk isimlerden Engin Akın, Bayburt yöresinden unutulmuş yemek tariflerini, kurutulmuş olarak kullanılan yerel malzemeleri gün ışığına çıkartmış.
Hüsamettin Koçan bu sergide ortaya çıkan tasarımların üretilip pazarlanması durumunda Bayburt ekonomisine katkı yapacağını düşünüyor.
Aynı zamanda Baksı Kültür Sanat Vakfı’na da.
Yanında Turizm Yatırımcıları Derneği Başkanı Turgut Gür ve işadamı Erol Aksoy olduğu halde Baksı Müzesi’ne gelen Kültür ve Turizm Bakanı Günay için bu mekân çok özel.
Dokunaklı konuşmasında bakın ne diyor?
“Buraya ilk geldiğimde Hüsamettin Koçan’ın gurbette giden babasının her gün yolunu gözlediği bu tepeye müze yaptığını duyunca gözyaşlarımı tutamadım”.
Baksı Müzesi hakikatten gözyaşlarınızı tutamayacağınız bir yer.
Baksı dostu olalım
PROFESÖR Koçan müzeyi yaparken sanatçı dostlarından büyük destek görmüş.
125 sanatçının bağışladığı eserlerden yaklaşık 25’ini müzenin inşaatını tamamlamak üzere satmak zorunda kalmış.
Müzenin ayakta kalması içi kurulan Baksı Kültür Sanat Vakfı’nın düzenli gelire ihtiyacı var.
“Mesafe ve Temas” Sergisi’nin sunuculuğunu “gönüllü” olarak üstlenen Rana Erkan Tabanca’nın çağrısına kulak verelim.
Yılda 200 lira ile Baksı Dostu olalım.
Ayrıntılı bilgiye www.baksi.org adresinden ulaşmak mümkün.
Bayburt “Teşvik Sistemi”nden mutsuz
SERGİNİN açılışından sonra düzenlenen öğle yemeğinde Bayburt Ticaret ve Sanayi Odası Genel Sekreteri Gökhan Önder Karaoğlu ile sohbet ettik.
Bayburt “gelişmişlik” endeksinde ne yazık ki 67. sırada.
Yeni açıklanan teşvik sisteminde 5. bölgede yer almış.
Karaoğlu bununla ilgili “Bölgenin en yoksul şehirlerinden biriyiz. Çok daha avantajlı desteklerden yararlanacak olan 6. Bölgede yer almamız gerekirdi” diyor.
Karaoğlu’na göre, TUİK’in Bayburt ile ilgili işsizlik verileri gerçeği yansıtmıyor.
“Her yıl işsizliğin en düşük olduğu şehirler arasında gösteriliriz. Televizyonlar bizi heyecanla arayıp mülakat isterler. Ama gerçek tamamiyle farklıdır” diye konuşuyor.
Verdiği örnek çarpıcı.
Bayburt’un tarıma bağlı istihdamı nüfusun yüzde 74’ü olarak görünüyor.
Ne ki bu şehrin Türkiye’nin toplam tarım çıktısındaki payı sadece binde 7.
Bayburt’un sahip olduğu sarı, beyaz doğal taşı “tüfit” önemli bir gelir kapısı olabilir.
Ancak halen çok ilkel yöntemlerle çıkartılıyor.
Bayburt Ticaret ve Sanayi Odası, İl Özel İdaresi ve üniversitenin işbirliğiyle Avrupa Birliği’nden 9.6 milyon Euro’luk bir fona hak kazanmış.
Bu fonla 2013 yılında taş işleme fabrikasının temelini atmaya hazırlanıyor.
Paylaş