Ateşin yuttuğu ressam anne ile ressam oğlunu buluşturan sergi

Gerçekten Zeid’in resimleri çok güçlü, çok "Ben buradayım" diyen resimler. Peki ya oğlu Nejad Devrim? Anne ile oğulun son dönemlerinde pek geçinemedikleri rivayet ediliyor.

Sanatçı kıskançlığı mı? Bilinmez. Nejad Devrim’in kızı Veronika Devrim’in sergi için hazırlamış olduğu notlardan okuduğum kadarıyla, ressam Paris’te ününün doruğundayken Polonya’da sakin bir kasabada yaşamını sürdürmeye karar veriyor. Orada annesinden dört yıl sonra ölüyor.

FAHRELNİSSA Zeid’in resimleriyle tanışmadan önce galiba hayatıyla tanıştım.

Geldiği Şakir Paşa Ailesi hakkındaki kitaplar o kadar çok ki..

Kızı Şirin Devrim’in "Şirin", yeğeni Nermidil Erner Binark’ın "Şakir Paşa Köşkü", Ayşe Kulin’in "Füreya"sı./images/100/0x0/55eac19df018fbb8f894b3b2

Bunlar elimin altında olanlar.

Kimbilir benim okumadığım daha kaç kitap vardır aileyle ilgili.

Aile de ne aile ama?

Fahrelnissa Zeid mesela, yazar Cevat Şakir Kabaağaçlı (Halikarnas Balıkçısı) ve ressam Aliye Berger’in kardeşi, ressam Nejad Devrim ile tiyatro sanatçısı-yazar Şirin Devrim’in annesi, seramik sanatçısı Füreya Koral’ın teyzesi.

Nereden bakarsanız bakın ailenin tüm fertleri birbirinden renkli.

Hepsinin hayatı romandan farksız.

Aralarında Osmanlı İmparatorluğu’na da, Cumhuriyet dönemine de damgasını vurmuş birçok isim var.

AİLENİN ADADAKİ SIĞINAĞI KÖŞK

Büyükada’daki Şakir Paşa Köşkü, ailenin sığınağı.

Sadrazam Cevat Paşa’nın kardeşi olan diplomat, fotoğrafçı ve tarihçi Şakir Paşa, Giritli karısı Sare İsmet "ada özlemini gidersin" diye almış Büyükada’daki köşkü.

Fahrelnissa Zeid, bu köşkte doğmuş kardeşleri gibi.

Adada doğmuş olmasının, başıbuyrukluğunda, fantezilerinde, sanatçı kişiliğinde mutlaka payı vardır.

Ne diyordu Zeid Paris’te 1969 yılında açmış olduğu serginin kataloğunda?

"Yaşam bana serenat yapıyordu ve ben de bir Çingene gibi dans ettim etrafta. Yılları devirdim, hepsini parçalayarak, çilenin marazi inşalarını yeniden gözden geçirdim. Susamış, çıldırmış, yarıya yarıya kör, kovalanan ve yakalanan bir kadın olarak ateş ocağına koştum ve ateş beni yuttu ve işte bu yüzden mutluyum."

DANIŞTAY’IN VURULDUĞU GÜN AÇILIYOR


Yaşamın etrafında dans eden ve ateşin kendisini yutmasından mutlu olan işte bu kadının resimleri, henüz 22 yaşındayken doğurduğu oğlu Nejad Devrim’in resimleriyle ilk kez bir arada.

İlk kez İstanbul Modern anne ile oğlunun resimlerini buluşturmuş.

Haldun Dostoğlu’nun küratörlüğünü üstlendiği sergi, "Gökkuşağında iki kuşak" tam da Danıştay’ın basıldığı gün açılıyor.

Saldırı nedeniyle ruhları altüst olmuş insanlar, sanatın dingin kucağına atıyorlar o gün kendilerini.

Serginin açılışı bu yüzden de inanılmaz kalabalık.

Kaderin garip cilvesi işte...

Bir oğulun babasını öldürmesi gibi bir dram yaşamış olan Şakir Paşa Ailesi’nin iki ferdi, yine Cumhuriyet tarihinin en önemli dramlarından birinin yaşandığı gün, ilk kez sanatlarını buluşturuyorlar.

Fahrelnissa Zeid’in New York’ta yaşayan kızı Şirin Devrim, tekerlekli sandalyesinde serginin baş köşesinde.

Bir yanında kocası Bob Trainer, diğer yanında Oya Eczacıbaşı.

Annesinin yaptığı kendi portresini, New York’taki evinden İstanbul Modern’e nasıl yolladığını anlatıyor.

Sarı fon üzerinde, başında beyaz çiçekli portresi Şirin Devrim’in gözbebeğiymiş.

ANNEYLE OĞUL PEK GEÇİNEMİYOR MUYDU

Aynı portre, "Şirin" kitabının kapağında.

"Ama" diyor "Hiç gözümü kırpmadan onu İstanbul’a gönderdim."

Oya Eczacıbaşı alıyor sözü: "Feshane’de müze projesi oluşmaya başladığında Şirin Devrim annesinin en büyük tablosu olan "Cehennemim"i bize yolladı. Feshane suya düştü ama o tabloyu geri almadı."

Devrim’
in İstanbul Modern’e armağan ettiği annesinin bir-iki tablosu daha varmış.

Sergiyi birlikte gezdiğim bir yakın dostum, Fahrelhissa Zeid’in 1964 yılında İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi’nde açtığı sergiden nasıl etkilendiklerini anlatıyor.

"Akademinin girişindeki dev tabloları gördüğümüzde nefesimiz tutulmuştu" diyor.

Gerçekten Zeid’in resimleri çok güçlü, çok "Ben buradayım" diyen resimler.

Peki ya oğlu Nejad Devrim?

Anne ile oğlun son dönemlerinde pek geçinemedikleri rivayet ediliyor.

Sanatçı kıskançlığı mı?

Bilinmez.

Nejad Devrim’in kızı Veronika Devrim’in sergi için hazırlamış olduğu notlardan okuduğum kadarıyla, ressam Paris’te ününün doruğundayken Polonya’da sakin bir kasabada yaşamını sürdürmeye karar veriyor.

Orada annesinden dört yıl sonra ölüyor.

Sergiyi gezerken "Boynuz kulağı geçmiş" gibi sözler çalınıyor kulağıma.

Neyin ne olduğuna karar vermek için en iyisi siz sergiyi gezin, kendiniz karar verin.
Yazarın Tüm Yazıları