Paylaş
Eti markasının alt başlığının “Lezzet Uygarlığı” olması da zaten bunun ipucunu veriyor.
Dolayısıyla Eti’nin Çekül Vakfı’yla birlikte Anadolu’nun “yerel lezzetlerini” ilköğretim çağındaki çocuklarına aktarmak istemesinden daha doğal ne olabilir?
Eti Şirketler Grubu Yönetim Kurulu üyesi Gülden Kanatlı Derbil ile Gaziantep’teyiz.
Yenilenmiş yüzünü ilk kez gördüğüm Bayazhan’daki öğle yemeğinde “Eti Çekül Kültür Elçileri” sıfatına hak kazanmış Gaziantepli ilköğretim öğrencileriyle birlikte Anadolu’nun bilinmeyen lezzetlerini tadacağız.
Mönüde bakın neler var?
Mersin/Silifke’den “Batırık”. Aksaray’dan “Soğanlama”, Kastamonu/Tosya’dan “Pırasa Saçalama”, Edirne’den “Mamzana”, Gaziantep’ten “Beyran Çorbası”, Mardin’den “Kızarmış İçli Köfte”, Çorum’dan “İskilip Dolması”, Ankara/Nallıhan’dan “Beypazarı Yaprak Sarması”, Manisa’dan “Şekerli Pide”.
Bu yemeklerin tarifleri yörenin aşçıları ve sevgili gurmemiz Mehmet Yaşin’in katkılarıyla oluşturulmuş.
600 YILLIK YEMEK TARİFİ
En önemlisi kayda geçirilmiş.
Aralarında 600 yıllık bir yemek tarifi bile var.
Dünyada mutfağımızın adı henüz geçmese de Türkiye gerçek bir “Lezzet Uygarlığı”.
Gülden Kanatlı Derbil, “Zengin kültürel mozaiğe sahip bir çoğrafyada yaşıyoruz. Ne yazık ki günümüzde birçok değerimiz yoğun şehirleşme ve göç nedeniyle kayboluyor” derken haklı.
Çocuklarımız, bırakın Anadolu şehirlerini kendi doğup büyüdükleri şehirlerin geleneklerini, lezzetlerini, ezgilerini bilmeden, tanımadan büyüyorlar.
Eti’nin Çekül Vakfı ile birlikte 2008 yılında başlatmış olduğu “Eti Çekül Kültür Elçileri” Projesi beşinci yılında.
Şimdiye kadar 77 ilde ilköğretim 6. sınıf öğrencisi 18 bine yakın “Kültür Elçi”si yetiştirilmiş.
Ben projenin “yerel lezzetler” bölümüne katılabildim.
Önceki yıllarda “yöresel müzikler”, “sokak oyunları” gibi bir zamanlar günlük hayatımızda olan ama ne yazık ki yok olmaya yüz tutmuş şeyler de kayıt altına alınmış
“Kültür Elçileri”ne aktarılmış.
Onlar da umarım gelecek nesillere aktarırlar.
Zeugma’nın mozaikleri iyi korunmuyor
GAZİANTEP’e gitmeyeli uzun yıllar olmuş.
Şehrin tarihi bölgeleri, hanları elden geçirilmiş, oteller çoğalmış
Geçtiğimiz eylül ayında açılan Zeugma Müzesi’ni de bu vesileyle nihayet ziyaret ettim.
Zeugma’yı kazıların en başından beri nasıl izlediğimi, neler yazdığımı bilenler bilir.
Davos’taki Dünya Ekonomik Forumu’na “Zeugma” kitapçıklarını taşıdığım bile olmuştur.
Birecik Barajı’nın sularından kurtarılan bu değerli mozaikler için yapılacak yeni müzenin oldu bittiye getirilmesi, mimarını, projesini bilmemek bayağı canımı sıkmıştı.
Uluslararası bir yarışmayla yapılacak müze Zeugma’ya çok daha büyük bir değer katıbilirdi.
Neticede müze yapıldı ama Kültür ve Turizm Bakanlığı bugünkü haline dönüştürmek için birkaç kez müdahale etmek zorunda kaldı.
Açıkça söylemek gerekirse Zeugma Müzesi’ni beklediğimden çok daha iyi buldum.
İçi oldukça etkileyici ancak birkaç eleştirim var.
Birincisi, Zeugma’nın markası haline gelmiş olan “Çingene Kızı” nedense mozaikten ziyade fotoğraf görüntüsünde.
İkincisi mozaikler iyi korunmuyor.
Müzenin duvarlarındaki iki bin yıllık mozaiklere yaslanarak fotoğraf çektirenleri bizzat gördüm.
Üçüncüsü müzeyle ilgili doyurucu bilgi bizi gezdiren rehberlerin elinde bile yok.
Dünyanın en büyük mozaik müzesi iddiasındaki müzede kaç metrekare mozaik sergilendiğini tam olarak kimse söyleyemedi.
Fener-Balat kazandı
SULUKULE’den sonra Fener-Balat Projesi de iptal.
Fatih Belediyesi’nin “kentsel yenileme” diye başlattığı ve Çalık Grubuna ihale ettiği projenin iptali, hem yıllardan beri haklı olarak buna Fener-Balatlılar için önemli bir zafer, hem aynı akıbeti paylaşan diğer tarihi bölgeler için umut anlamında.
Dün telefonla konuştuğum Febayder Derneği (Fener-Balat-Ayvansaray Mülk Sahipleri ve Kiracıları Koruma) Başkanı İbrahim Gültekin iptal kararını veren 5. İdare Mahkemesi’nin gerekçelerini bir kez daha hatırlatıyor.
Proje kamu yararına değil, Fener-Balat’ın tarihi dokusu, mahalle yaşamı yok oluyor.
Bunlar yıllardır üzerinde durduğumuz noktalar.
Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir Sulukule’de, yüzyıllardan beri yaşamakta olan Romanların çaresizliklerine gözlerini kapamış, arkeolog, sanat tarihçisi, sosyolog bilim insanlarının söylediklerine kulaklarını tıkamıştı.
Ne oldu?
Şimdi aynı yanlış Fener-Balat’ta tekrarlanmak üzereydi.
Projenin iptal edilmesi Fener-Balatlılar kadar İstanbul’umuzun zaferi.
Paylaş