Paylaş
Hangi kurum olursanız olun, hangi siyasi parti olursanız olun, hangi sektör olursanız olun sesinizi ancak “lobicilikle” duyurabiliyorsunuz.
Türkiye’deki bazı belediyelere, ticaret ve sanayi odalarına danışmanlık hizmeti veren Brüksel merkezli İTC-Europa’nın Avrupa İşleri Direktörü Onur Eryüce ile “lobiliciliği” konuşuyoruz.
Eryüce “Avrupa Komisyonu için lobicilik demokrasinin temel taşlarından biridir” diyor.
“Zira katılımcı demokrasiye işaret ediyor” diye ekliyor.
“Lobicilik” parlamentoda temsil edilmeyen Avrupalı vatandaşlar, yerel örgütler, STK’larla bir görüş alış veriş kanalı.
Şöyle düşünün.
Avrupa Birliği’nin 27 bin bürokratı var.
Bu bürokrat sayısıyla üye ülkelerin her sorununa vakıf olması mümkün değil.
Ancak devreye özel sektörün lobicilik yapan “danışmanlık” kaynakları girince bilgi ağını genişletebiliyor.
BRÜKSEL’DE 15 BİN LOBİCİ
Avrupa Birliği “lobiliciği” öyle başına buyruk bırakmış da değil.
1999 yılından bu yana bu tür çalışmaları örgütlemeye başlamış.
2005 yılında ise Avrupa Komisyonu’nun benimsediği “Avrupa Yönetişimi- Beyaz Kitabı” adındaki 25 sayfalık belgede lobi çalışmalarının çerçevesi çizilmiş.
Şimdi sıkı durun bir sayı vereceğim.
Brüksel’deki lobicilerin sayısı 15 bine yakın.
Peki Türkiye adına lobicilik yapan kaç kişi var?
Onur Eryüce, TÜSİAD, TOBB, İTKİB, TÜBİTAK, TUSKON, TUGİAD gibi kurumları, İTC-Europa gibi danışmanlık hizmeti veren şirketleri de sayarak bunların sayısının 20’yi geçemeyeceğini söylüyor.
Türkiye, Brüksel’de “lobiliciliği” 20 kişiyle yürütüyorsa vay halimize.
Eryüce’nin dediği gibi, Avrupa Komisyonu’ndaki karar alma, yürütme mekanizmalarını iyi bilmiyoruz.
Aleyhimize bir karar çıktığında “Avrupa bizi sevmiyor” diye kestirip atıyoruz.
TEKSTİL SEKTÖRÜNÜN BAŞARISI
Oysa istikrarlı bir lobicilik çalışmasıyla her şeyi lehimize çevirmek mümkün.
Eryüce tekstil sektörümüzü “lobilicikte bir başarı hik^ayesi” olarak örnek gösteriyor.
“Tekstilciler, Eurotex (Avrupa Tekstil Birliği) gibi kurumlarda üst düzey yönetimlere gelerek karar mekanizmalarını etkileyebildiler” diyor.
Filmi geriye saralım.
TGSD’nin (Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği) uluslar arası ilişkileri 1980’lı yıllarda başlıyor.
Hasan Arat’ın Dünya Hazır Giyim Federasyonu Başkanlığı’na seçilmesi 1996 yılında.
Umut Oran TGSD adına 1999 yılında Eurotex’in yönetimine giriyor.
TGSD’den sonra İTKİB, Tekstil İşverenler Sendikası da Eurotex’e üye gönderiyor.
Bugün tekstil sektörünün geldiği noktaya bakın.
Avrupa markaları sipariş kuyruğuna giriyorsa,Çin de bizden “kaliteli tekstil ürünü” satın alıyorsa bunda yıllardanberi devam eden bu yoğun “lobicilik” çalışmalarının payı büyük.
Keşke diğer sektörler de - örneğin zeytinyağıcılar-tekstilcileri örnek alabilseler.
Paylaş