DOÇENT Dr. Nesrin Özören Boğaziçi Üniversite’nde genç bir bilim insanı.
Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü’nde.
Davos’ta dünyanın bir numaralı alerji enstitüsünün direktörü Profesör Cezmi Akdiş’in Türkiye’de bilimin çok daha iyi bir yerde olabileceğine ilişkin sözlerinden sonra Özören’den bir e-posta aldım
"Bilime desteğe var mısınız" diye başlıyordu.
20 ile 22 Şubat arasında Boğaziçi Üniversitesi’nde Avrupa ve Türkiye’den genç moleküler biyoloji araştırmacılarını buluşturacaklarını haber veriyordu.
"Bilim adına yapılacak bu çok önemli konferansın hak ettiği gibi gazetelerde, baş sayfadan verilmesini arzu ediyorum" diyordu.
Şöyledevam ediyordu:
"Toplantı Avrupa’yla eşit bir bilimsel düzeyde alış veriş yaptığımızı gösteriyor. Türkiye’nin geleceğe dönük yüzünü ortaya koyuyor."
Dün gazetelere baktım.
Bırakın birinci sayfayı, Özören’in haberini ancak bir ya da iki gazetede gördüm.
Kamuoyunda bilim "farkındalığı" yaratmadan bilimin gelişmesini nasıl isteyebiliriz?
AB’YE ’BİLİMDE VARIZ’ MESAJI
Boğaziçi Üniversitesi’ndeki iki günlük konferansa dönersek.
"Avrupa Moleküler Biyoloji Organizyonu" (EMBO) çatısı altında düzenleniyor.
EMBO ödüllü genç araştırmacılarla TUBA"Üstün Başarılı Genç Bilim İnsanı Ödülü"ne sahip genç araştırmacıları biraraya getiriyor.
Moleküler Biyoloji ve Genetik alanında yürütülen birçok yeni çalışmanın sunulmasına olanak sağlıyor.
EMBO’nun önemine de değinmek gerek.
EMBO, bir süreden beri moleküler biyoloji ve genetik alanındaki bilimsel araştırmaların Batı Avrupa’nın dışındaki çevre ülkelerinde de gelişmesini destekliyor.
Neden?
Çünkü bilimsel araştırmalarda Avrupa Birliği ABD’nin hayli gerisinde.
Avrupa’nın bilimde "taze kana" ihtiyacı var.
Bunu da ancak yeni AB üyelerinde ve Türkiye’de bulabilir.
İşte bu yüzden EMBO aralarında Doçent Dr. Özören’in de bulunduğu genç Türk araştırmacılar sayesinde bu konferansını ilk kez Batı Avrupa’nın dışına taşıyor.
Türkiye’den sonra sırada Hırvatistan ve Çek Cumhuriyeti var.
Özetle böyle bir konferansın İstanbul’da düzenlenmesi Avrupa Birliği’ne "Bilimde biz de varız" mesajı anlamında.
700 BİN YTL DESTEK
Bilim haberlerinin haklı olarak gazetelerin birinci sayfalarına taşınmasını isteyen Doçent Dr. Nesrin Özören, hem EMBO, hem TUBA ödüllerine sahip.
Başka ödülleri de var.
Örneğin Oriflame 2006 En Başarılı Bilim Kadını ödülü.
Türkiye’deki akademik dünyada "piramit sistemi"nin aşılması için çaba sarfediyor.
"Piramit sistemi" nedir derseniz?
Anladığım kadarıyla bu sistem ancak profesörlerin, kendi laboratuvarlarını kurarak araştırma yapmalarına imkan tanıyan bir sistem.
Doçentlerin, yardımcı doçentlerin önünü tıkayan bir sistem.
Oysa genç bilim insanları profesör olmadan da verimli olabiliyorlar.
Nesrin Özören örneğin yeni kurduğu laboratuvarı için, beş yıllık bir dönemi kapsayan 700 bin YTL’lik bir maddi destek bulmuş.
Bunun 250 bin Euro’su EMBO’dan geri kalanı TÜBİTAK ve Boğaziçi Üniversitesi’nden.
"Bu parayla kendi araştırmalarımızı yapıyoruz. Cihaz alıyoruz ve burs veriyoruz" diyor.