AB’nin Türkiye’ye artık ‘hayır’ deme cesareti yok

BİR hafta içerisinde ikinci kez Brüksel, ikinci kez Avrupa Parlamentosu.

Bu kez buraya geliş nedeni, İtalyan parlamenterler Emma Bonino ve Marco Panella’nın girişimiyle düzenlenen ‘Türkiye ve AB: Tarihsel Seçimin Nedenleri’ konferansı.

İki günlük konferansta hem Türkiye’den, hem Avrupa’dan siyasileri, akademisyenleri, gazetecileri ve yazarları dinliyoruz. Son gün konuşanlar arasında, artık hepimizin yakından tanıdığı Yeşiller Partisi Başkanı Daniel Cohn-Benditt, Türkiye’den yeni dönmüş olan Avrupa Parlamentosu Başkanı Josep Borrell Fontelles, Sosyalist Grup Başkanı Johannes Swoboda ve Devlet Bakanı Mehmet Aydın var.

Tüm konuşmaların ayrıntılarına girmeden Cohn-Benditt ile Borrell’in söylediklerinden çıkan sonuç şu:

Eğer müzakereler başlarsa her iki taraf için çok sancılı olacak.

Cohn-Benditt her zamanki gibi ateşli.

Konferansın yapıldığı Anna Lindt salonunda en fazla onun sesi gür çıkıyor.

‘Türkiye istisnai bir ülke, istisnai bir muamele ile karşı karşıya...’

İstisnai muamele dediği herhalde koşullar.

‘Üyelik ancak Diyarbakır’ın İstanbul koşullarına ulaşmasıyla gerçekleşebilir.’

Cohn-Benditt
Ermeni soykırım meselesi için de Almanya benzetmesi yapıyor.

‘Tabuları yıkmak gerek. Alman toplumu Nazizm gerçeğiyle yüzleşmesiydi bugünkü Avrupa Birliği kurulamazdı...’

Peki Türkiye hükümranlığını Avrupa Birliği ile paylaşacak mı?

‘Avrupa Birliği bunun paylaşılması anlamına gelir...’

Diğer dikenli konulara ise Borrell el atıyor.

Türkiye izlenimlerini de katarak.

‘Diyarbakır’a ilk kez bir Avrupa Birliği başkanının gitmesi Türk toplumunda heyecan yarattı. Hoşa gitmeyen şeyler söyledim’ diyor.

Kürdistan gafının tepkilerini ima ediyor.

İspanya’dan, Bask ayrılıkçı hareketini örnek vererek ‘Birisi kalkıp ben senin parçan olmak istemiyorum derse barışcı ve demokratik olması koşuluyla görüşlerini dile getirebilmeli’ diye konuşuyor.

‘Derin Türkiye sosyo-kültürel açıdan Avrupalı değil bunu görelim’ diye de ekliyor.

Peki 17 Aralık’ta ne olacak?

‘Türkiye bir evet bekliyor... Avrupa Türkiye’nin üyelik için nasıl bir iradeye sahip olduğunun farkında değil... Türkiye’ye hayır deme cesareti yok...’

Borrell
’in özetle dedikleri bunlar.

Avrupa’nın ‘hayır’ diyecek cesareti olmadığı için de son dakikaya kadar bezdirmeye çalışıyor.

Bulgar ve Rumen mafyası AB’yi çökertecek

ANEKDOTU
önceki akşam Fransız Sarayı’nda, yeni elçi Paul Poudade’ın onuruna verilen davette Marmara Vakfı Başkanı Akkan Suver anlattı.

Suver, hafta başında AGİK toplantısı nedeniyle Sofya’daymış.

Bulgaristan eski cumhurbaşkanı Jelev ve Romanya eski cumhurbaşkanı Emil Constantinescu ile aynı masaya düşmüş.

Romanya ve Bulgaristan bizden önce AB üyesi olacak iki ülke.

Doğal olarak Akkan Suver her ikisine Avrupa Birliği’ni sormuş.

Romanya eski cumhurbaşkanı Constantinescu’nun söyledikleri inanılmaz.

Akkan Suver de pek şaşırmış zaten.

Şöyle demiş eski Romanya Cumhurbaşkanı: ‘Her devletin bir mafyası vardır. Bu bir yere kadar doğal. Ancak mafyanın devlet gibi olduğu iki istisna var dünyada. Biri Romanya, diğeri Bulgaristan. Bu iki ülke Avrupa Birliği’ne üye olduktan sonra yolsuzluk öylesine yayılacak ki AB bunu kaldıramayacak...’

Peki Jelev’ın buna itirazı olmuş mu?

‘Hayır’ diyor Akkan Suver ‘Sesini çıkartmadan dinledi.’

Constantinecu
iki ülkenin Avrupa’da nasıl lobilicik yaptığını pek güzel özetlemiş.

‘Yurtdışından gelen yardımların üzerine gerekirse para ilave ederek bunları lobilicik için kullanıyoruz.Bulgaristan ve Romanya için yazılan pozitif şeyler böyle bir lobiciliğin sonucu. Avrupa Parlamentosu’nda teke tek ilişkiler sürdürüyoruz.’

Romanya ve Bulgaristan bizim yapamadığımızı yapıyor.

Türk kökenli parlamenter kadın raporunu hazırlıyor

BRÜKSEL
’de bu kez Hollanda’dan Avrupa Parlamentosu’na seçilen Emine Bozkurt ile tanıştık.

Parlamento, Emine Bozkurt’a Türkiye’de kadının durumuyla ilgili bir rapor hazırlaması görevini vermiş.

‘Türkiye’de insan hakları yıllardan beri ele alınıyor. Şimdi Türk kadınının durumunu inceleyeceğiz’ diyor Bozkurt. Bunun için Türkiye’de birçok kadın kuruluşuyla temas kurmuş, önümüzdeki günlerde buralara gelip onlarla birlikte çalışmalar yapacak.

Kadın meselesine büyük öncelik veren Avrupa Birliği bu konuda ne kadar çalışırsa çalışsın Avrupalı kadın hem işte, hem evde hálá eziliyor.

Bunun örneğini de bizzat Borrell veriyor. İspanya ile Türkiye’yi karşılaştırırken, İspanya’da her gün bir kadının aile içi şiddete kurban gittiğini söylüyor.

Ancak Emma Bonino’nun müdahalesiyle bu sayının doğru olmadığı anlaşılıyor.

İspanya’da her gün değil haftada bir kadın aile içi şiddete kurban gidiyormuş.

Brüksel’de The Marmara şeflerine alkış

İKİ
günlük konferans sırasında mini etkinlikler de yapıldı Avrupa Parlamentosu salonlarında.

Bunlardan bir tanesi Turkcell’in sponsorluğunu yaptığı Ufuk ve Bahar Dördüncü’nün piyano konseriyle Manuel Çıtak’ın fotoğraf sergisiydi. Diğeri ise Avrupalı parlamenterlere verilen akşam yemeği. Özellikle belirtmek istiyorum.

NATO’nun İstanbul’daki zirvesinde Topkapı’daki daveti üstlenen The Marmara İstanbul’un şefleri Brüksel’deki akşam yemeğinde de çok başarılıydı.

Emma Bonino’nun daveti üzerine yanına yardımcılarını alarak Avrupalı parlamenterleri selamlayan şef Sedat Özkan bence Türk mutfağını sade ama rafine mönüsüyle en iyi şekilde tanıttı.
Yazarın Tüm Yazıları