Wine Entre Femme - I

Elit hanımefendilerin şaraplarını özel bir kulüpte kendi ellerinden tatmak fırsatı benzersiz, karşı konulması imkânsız bir davetti.

Wine Entre Femme veya kadınlar arası şarap. İlk sözcük İngilizce, gerisi Fransızca çünkü bu profesyonel birliğin kurucusu Sharon Harris bir ayağı Fransa’da bir Amerikalı: Bir evi Napa Vadisi’nde diğeri Bordeaux’da. Wine Entre Femme bu iki benzer ama kopuk dünyayı bir araya getiriyor. Şarap yapımcıları, şaraphane sahipleri ve üst düzey yöneticilerden oluşuyor. Her şarap kadınına açık olmayan, referanslarla büyüyen, seçkin üyeleri olan bir beyin takımı bu.
İlk toplantıları 2008 yılında Napa Vadisi’nde, ikincisi geçen yıl Bordeaux’da gerçekleşmiş, her yıl dönüşümlü devam ediyor. Geçtiğimiz hafta yine Kaliforniya’da yoğun seminerlerle geçen programlarına bu kez ilk defa kapsamlı, sadece basına ve sektöre açık bir tadım da eklediler. Yıldızlardan geçilmeyen bu elit hanımefendilerin şaraplarını özel bir kulüpte kendi ellerinden tatmak fırsatı benzersiz, karşı konulması imkansız bir davetti.
Kocaman, dört duvarı masalarla çerçevelenmiş bir salon düşünün, arkalarında şarapları temsil eden zarif hanımlar güler yüzleriyle hem ikram hem de sohbet için tam dört saat boyunca konuklarla vakit geçirdiler. Çoğumuz erkek olan biz misafirler çiçeklerden bal toplayan arılar misali durmadan boşalan kadehlerimizle vızır vızır çalıştık. Halka açık olmayan bu tadımın zerafeti ve ciddiyeti tüketimden çok tükürmeyi gerektirdiğinden medeniyet diz boyuydu.

GECENİN FAVORİSİ SPOTTSWOODE

Şarapların yüzde 70 kadarı Napa Vadisi, yüzde 25’i Bordeaux ve yüzde 5’i diğer ülkelerdendi. Kaliforniya’nın en iyi şarap yapımcıları arasında hatrı sayılır hanımlar var ve akla ilk gelenler Helen Turley ve Heidi Barrett Peterson. Eski nesil olarak bakılan bu ikiliden Heidi Barrett’in 23 yaşındaki kızı Remi, şaraphaneleri La Sirena’yı temsil ediyordu. Meşhur Barrett’in enfes sek misketi, güçlü Cabernet’si ve 7 üzümden rengarenk, yeni bir harmanı üstünlerdi.
Kolay kolay bir araya gelmeyen kült Cabernet dünyasından daha kimler yoktu ki! Soyadından çok şarap adı olarak tanınan (Naoko) Dalla Valle, (Carissa) Chappellet, (Cherise) Melka, (Jane) Wolf gibi klasikler başlı başına önemli bir grubu oluşturuyordu. Bunlarla tamamen eşdeğer olan Hourglass, Insignia ve de benim için gecenin favorisi olan Spottswoode’la damaklar bayram etti. Her biri yüzlerce dolar eden bu kırmızılar gerçekten bambaşkalardı.
Bu koleksiyon şarapları kadar tanınmasalar da onlar kadar leziz diğer Cabernetler de boldu. Sandy Belcher’dan Arns, Lisa Drinkward’dan Behrens ve Drinkward Peschon, Pam Starr’dan Crocker & Starr, Carolyn Duryea’dan Hourglass ile Cathy Corison ve Karen Culler’ın soyadlarını taşıyan, tıpkı kişilikleri gibi gücü ve zerafeti dengeleyen şaraplarından tatmak ayrıcalıktı. Kaliforniya şaraplarının büyük bir kısmı öyle kaliteli ve seçmece idiler ki yüzden fazla şarap tatmama rağmen damağım pek yorgun düşmedi.

BİN YILLIK JAPON ÜZÜMÜ

Bordeaux için ise aynı tutarlılıktan bahsetmek güçtü. Kusursuz 2005 rekoltesi dışında sıradan 2006’lar ve maalesef tek kelimeyle içilemez 2007’ler kaliteyi düşürüyordu. Tek tük de olsa beyazlardan keyifli Bordeauxlar yok değildi. Kırmızılardan en çok iz bırakanlar Margaux apelasyonundan Rauzan-Gassies ile Pauillac’tan Croziet-Bages gibi 2005’ler oldu haliyle. Yine Margaux’dan Kirwan’ın 2006’sıysa oldukça güçlüydü ve gelecek vaadediyordu. Geceye tek Sauternes olarak katılan Sigalas-Rabaud, tatlı ama dengeli bir final imkanı sunuyordu.
Diğer ülkelerden hayal kırıklıkları ve hoş sürprizler bir aradaydı. Güney Afrika şarapları temiz ve leziz olmaktan öteye geçemezken İsviçre’den katılan üç şaraphane özellikle Alplerin eteklerinden gelen Valais Bölgesi beyazlarıyla dikkat çekiyorlardı. Provins’den yeni tanıştığım ender bir üzüm olan Amigne ve Liaudisaz’dan saf bir Marsanne olan Grain d’or Hermitage farklı ve harikuladelerdi. Oysa farklı sözcüğünü yeniden tanımlayan şaraplar tek Japon katılımcı Grace’in Koshu beyazlarıydı. Bin yıllık geçmişli bu yegane Japon şaraplık üzümünün kökeni bilinmese de şaraptan yoksun koca bir ulus üstüne titriyor. Tadımın en ama en büyük sürprizini sunan ülke ise... (devam edecek)
Yazarın Tüm Yazıları