Sol şeritten şaraplar

Her ne kadar alkol alma ve otomobil kullanma tamamen ayrı tutulması gereken dünyalar olsa da her ikisini de keyifli bir yaşam tarzında buluşturanlar var. Otomobil dünyasından şaraba geçenler bahsettiklerim.

Medeniyetin insanoğluna en büyük miraslarından biri hiç şüphesiz otomobil. Yüz yılı aşkın bir süredir dört tekerlek ve bir direksiyonla ulaşım devriminin öncülüğünü yürüten bu taşıt sayısız kez evrim geçirdi. Ancak modern dünyaya ve popüler kültüre getirisi otomobili hep gündemde tuttu. Ford Model T, Volkswagen Beetle, Toyota Corolla gibi modellerle halka indiği gibi lüks tüketim malları arasında dokunulmaz bir prestij ürünü olmayı da sürdürdü.
Otomobil ve şarabın belki de buluştuğu nokta bu. Ulaşıma ve sarhoş olmaya sadece birer ihtiyaç olarak bakıldığında olasılık çok. Oysa her ikisi de sundukları sınırsız seçeneklerle yaşam kalitesi belirleyebilecek konumda ürünler.

TRAKTÖRDEN ŞARABA

Şarap dünyasından otomobile geçenlere ise rastlamak pek mümkün değil oysa. Şarapta küçük bir servet edinebilmek için yola büyük bir servetle çıkmak gerek derler. Zahmetli, uzun dönemli ve riskli yatırım gerektiren ticari şarapçılık öyle her babayiğidin harcı değil. Mesela daha geçtiğimiz sene neredeyse Château d’Yquem kadar prestijli Sauternes şarapevlerinden Château Guiraud 20 milyon Euroya Peugeot’nun sahibi Robert Peugeot’ya satıldı.

Otomobilin ulusal kültürün çok önemli bir parçası olduğu İtalya’da da örnekler çok. Mesela dünyanın en ünlü spor otomobillerinden Lamborghini’nin hikâyesi şarapla iç içe. Firmanın kurucusu Ferruccio Lamborghini mütevazı bağcı bir ailenin çocuğu. Ama o çiftçilikten çok mekaniğe duyduğu merakla İkinci Dünya Savaşı’ndan hemen sonra bir traktör fabrikası kuruyor ve kısa zamanda başarı onu bir Ferrari sahibi yapıyor. Sene 1963’e geldiğinde yetersiz bulduğu Ferrari’sinden daha iyi bir spor otomobil üretmek amacıyla Lamborghini’yi kuruyor.

Lamborghini 1971’de çıktığı bir tatil sırasında Umbria’nin Toskana sınırında dev bir çiftliğe âşık oluyor ve kanından gelen toprağın dayanılmaz çekimine teslim oluyor. Üç yıl sonra da şirketini satarak kurduğu La Fiorita bağlarından şarap yapmak için emekli oluyor. Lamborghini şarapları halen Umbria’nın en iyileri arasında. Ferrari’nin sahibi Fiat imparatorluğu ise kolay yolu seçerek daha geçtiğimiz yıl Scrimaglio şarapeviyle anlaşmalı olarak Fiat, Alfa Romeo ve Lancia markalı bir seri şarap çıkardı. Bir şarabı da futbol takımları Juventus’a adamayı ihmal etmeden tabii!

Başta Ferrari olmak üzere sayısız otomotiv tasarım başyapıtını tasarlayan Pininfarina da şaraba yakın zamanda giren firmalardan. Spor otomobil meraklısı ve aynı zamanda Sonoma bölgesinin en başarılı şarap hanedanlıklarından Heck Estates’in veliahtı Aaron Heck ile Paolo Pininfarina ortaklığı olan şaraplar her yıl farklı bir bölgeden seçmece üzümlerle yapılıyor. İlki Napa Vadisi’nden 2005 rekoltesi başarılı bir harman. Haliyle şişesi de bir tasarım harikası. Paolo’yu ABD’ye çeken ise firmasının 1930’lu yıllardan beri Cadillac ile olan yakın ilişkisi.

ATLI ARABA AMBLEMİ

En itibarlı markası Cadillac’i hep el üstünde tutan General Motors 1910 yılından itibaren tüm karoser işleri için daha sonra satın aldığı Fisher şirketiyle çalışmış. Tüm GM otomobilleri 1987 yılına kadar kapı altlarını süsleyen bantlarda gururla “Body by Fisher” ibaresini ve Napolyon döneminden kalma bir atlı araba olan amblemi sergilediler. Üçüncü nesilden Fred Fisher’ın 1970’li yıllarda kurduğu Napa Vadisi şaraphanesi de etiketlerinde bu amblemi taşıyan nefis şaraplar yapmayı sürdürüyor.
Otomobille şarabı Kaliforniya’da buluşturan bir diğer marka da lüks otomobilde bir efsane olan Maybach. Alman asıllı bu şirketi 1909’da kuran Wilhelm Maybach aynı zamanda ilk zeplinlerin motorlarını yapan kişi ve ilk otomobil olan el yapımı 1885 Daimler ile 1886 model ilk Mercedes’in tasarımcısı. Torunu Chris Maybach geçenlerde iddialı bir Napa Cabernet’si ile şarap dünyasına emin bir adım attı. Milyon dolarlık yeni Maybach otomobillerinin sahipleri artık başka şarap içmezler herhalde!
Yazarın Tüm Yazıları