Paylaş
Napa Vadisi, 1930’lu yıllar... Göz alabildiğine uzanan meyve bahçeleri arasında tek tük rastlanan bağlardan birine sahip bir İtalyan göçmeni San Francisko’ya iniyor. Sarışın bir garson kıza ilk görüşte aşık oluyor ama açılamıyor. Bağcılığın hakir görüldüğü, alelade bir çiftçilik hayatı sayıldığı zamanlar... Göçmen, kızı Napa’ya gelmeye ve evlenmeye ikna etmek için mektubuna yakışıklı kahyasının resmini iliştiriyor. Kızın ziyaretiyle gelişen bu karmaşık aşk üçgeni eğlenceli bir komediyi giderek bir trajediye itiyor.
Görmediyseniz 1940 yapımı ‘They Knew What They Wanted’; bağcılık ve şarapçılık teması üzerine kurulu en eski filmlerden biri. Sinemanın dünyaya hakim olduğu 20. yüzyılın ikinci yarısında bundan sonra sık sık şarap beyazperdede boy göstermeye başlıyor. Kimi zaman sosyal yönüyle, kimi zaman da statü sembolü olarak. Halbuki biz şarapseverleri asıl çeken senaryosu bu popüler içecek üzerine kurulu filmler. Yanılmıyorsam bu akımı 1946 yilinda ‘Notorious’ ile Alfred Hitchcock başlatıyor.
MISS PIGGY VE KERMIT’İN ŞAMPANYASI
Başrollerini Ingrid Bergman ve Cary Grant’in paylaştığı bu başyapıt savaş yılları sonrası Hitchcock’un altın çağından bir klasik. Kara film ve gerilim tarzlarını mükemmel tanımlayan bu filmi izlemediyseniz konuyu fazla irdelemeden bahsedeyim. Rio de Janeiro’daki bir malikanenin mahzeni kilit mekan. Burada kırılan bir şişe 1934 Pommery için üzülmeye gerek yok çünkü içindeki şampanya çıkmıyor. Bir diğer Nazi temalı film Anthony Quinn’in bir milyon şişe şarabı sakladığı 1969 yapımı ‘The Secret of Santa Vittoria.’
Her ne kadar 1970’li yıllarda şarap merkezli film pek olmasa da bu yıllarda geçen harikulade bir film olan ‘Bottle Shock’ 1976’daki tarihi Paris Yargısı tadımıyla ilgili. Madem yapım yıllarına göre kronolojik sırayla devam ediyoruz, detaylarına sonra girelim ama seyretmediyseniz kaçırmayın derim. Şarap filmi olmasa da Steve Martin, Kermit ve Miss Piggy ile son derece komik bir sahneyi içeren 1979 yapımı ‘The Muppet Movie’ televizyon dizisi Muppet Show’un başarısını beyazperdeye taşıyan bir eser.
Çocukluğuma kalıcı bir iz bırakan, kukla ve insanları buluşturan bu filmde Kermit ile biricik aşkı Miss Piggy mum ışığında bir yemekte buluşurlar. Garsonları Steve Martin Kermit’in özenle seçtiği köpüren bir şarabı masaya getirdiğinde Miss Piggy; “Seni çılgın çapkın, şampanya bu!” der ama Steve Martin düzeltir: “Tam değil, Idaho’nun en iyi şarabı, köpüklü Muskatel.” Gazoz kapağını açıp Kermit’e koklatır. “Bizim için tadar mısınız?” der Kermit, üstelik de bu berbat şarabı içmek için birer kamış isterler!
Yeme-içme üzerine en anlamlı filmlerden biri olan 1987 yapımı ‘Babette’s Feast’ şaraba dair en etkileyici sahnelere sahip. Danimarka’nın ücra bir köyünde 19. yüzyılın ortalarında geçen filmde şehirden gelen bir kadının rahibeler için düzenlediği bir ziyafet anlatılıyor. Gurme yaşam tarzının en ulaşılabilir ama en yüce dünyevi zevklerden biri olduğunu anlatan filmde servis edilen şaraplar harikulade. Amontillado Sherry ile başlayıp 1860 Veuve Clicquot ve 1845 Clos Vougeot ile geceye devam ediyorlar.
Gelin biz de haftaya daha nice kadeh dolu karelerle kaldığımız yerden devam edelim...
Paylaş