10 yıl önce katıldığım bir mahsen gezisinde 12.5 litrelik şarap ellerimden kayıp gitti. O güne kadar gördüğüm en büyük şişeydi Sieglinde
Bundan 10 sene kadar önce son derece görkemli bir mahzenin envanterini çıkarma fırsatı bana şarap hakkında hiçbir okulun kolay kolay veremeyeceği bir eğitimi beraberinde getirmişti. Neler yoktu ki bu muhteşem mahzende: 30 küsur kasa en iyi rekoltelerinden Petrus, Haut-Brion’un şatosunda dahi bir benzeri bulunmayan 1891’den bu yana her senesi efsane 1982 rekoltesinden Medoc sınıflandırmasının 61 şatosundan birer kasa, şarap üreten her ülkeden ve her ABD eyaletinden birer şişe gibi eşi benzeri bulunmayan, son derece kapsamlı özel koleksiyonlar ve daha nice hazine.... İki hafta boyunca 12 derece soğukta her şişeyi bilgisayara girip durduk. Bonkör mahzen sahibi sayesinde unutulmaz şişeler tadıyorduk. Sondan bir önceki gündü. Yerdeki kutuların arasında kollarımla kavrayıp yakından inceleme ihtiyacı duyduğum bir şarapla karşılaştım. O güne kadar gördüğüm en büyük şişeydi. Cantine Duca d’Asti’den 1971 rekoltesi bir Barbera d’Asti. Tam 12.5 litre! Onu ağır ağır, dikkatlice yerine yatırıyordum ki yumurta kabuğu çatlamış gibi bir ses duydum. Ayaklarımın yanından akan şarap, odanın zeminini hızla kahverengiye boyadı. O bir dakika bana bir ömür gibi geldi. Suç ortağım biricik eşimle soluğu hemen mahzen sahibinin ve eşinin yanında aldık. Nefes nefese halimiz bizi hemen ele vermiş olsa gerek, “Kesin şarap kırılmıştır, önemli değil” diyerek bizi rahatlatmaya çalıştılar. Yutkunarak “Evet” diyebildim, acınacak bir tebessümle ekledim, “Mahzendeki en büyük şişe ama!” Belki o an ihtiyacım olan sadece iki tokattı ama koskoca bir kahkaha da benzer bir etki yarattı. “İnanabiliyor musun Bob” dedi ev sahibinin eşi, “Sieglinde ölmüş!” Bu büyük trajediyi henüz sindirememişken işin komedi yanını görmemiz uzun zaman aldı. Bugün artık biz de gülüp geçebiliyoruz. El üflemesi camdan bu dev şişeyle çift, 70’li yılların Almanya’sında bir şarap mağazasında karşılaşmış. Meğer bulundukları kasaba Bob’un eski kız arkadaşlarından Sieglinde’nın yaşadığı yermiş ve bu yüzden bu şişeye onun adını vermişler! Okyanusu kendi uçak biletiyle ve emniyet kemeri takılı geçmiş. İçindekinden çok cüssesi, maddi değerinden çok manevi anısı için saklanmış onca yıl. Gençliğinde bir düğün dernekte açılıp yüzlerce kadehi neşelendireceği yere yaşlanıp unutulmuş gitmiş. Şişenin kağıt inceliğinde bir yerine denk gelen küçücük bir taşa yılların ağırlığı binince son nefesini vermiş Sieglinde.
1850 LİTRELİK ŞARAP ŞİŞESİ
Belki 12.5 litre çok büyük ama kesinlikle ‘en büyük’ değil. Hatta büyük şarap şişeleri dünyasında küçücük kalıyor! Düşünürseniz, şarabın fıçıdan tenekeye, kartondan plastiğe girmediği şekil yok. Yine de cam 19. yüzyıldan itibaren şarabın bir numaralı tercihi. Bu sefer de standart şişe, modern çağda 750 ml’de karar kılarken şişe boylarında hem büyüğe hem de küçüğe doğru uçsuz bucaksız bir çeşitliliğe rastlanıyor. İki şişelik magnum boydan kırk şişelik Melchizedek’e uzanan envai boya isimler veriliyor. Bunlar arasında İncil’den sayısız alıntı var ama bu, gelenekten mi yüceliklerinden mi tam bilinmiyor. Bundan ötesi birer rekor denemesi olan isimsiz kahramanlar... Beringer’ın gözlerimle gördüğüm tam 130 litrelik bir şişesi 2004’te tanıtıldı. Bunu 2007’de Kracher’ın tam 490 litrelik bir tatlı şarabı solladı. Ama hiç kimse bu yılın başında yeniden kırılan rekoru tahmin bile edemezdi. Sibirya yakınında, Çin’in buz şaraplar üreten Liaoning bölgesinde tam 1850 litrelik, içi buz şarap dolu bir şişe rekorları altüst etti. Boyu yaklaşık beş metrelik bu şişedeki şarap standardın binde biri boyundaki dünyanın en minyatür şarabının şişesini 2.5 milyon kez doldurabiliyor. Aman nazar değmesin, kırılırsa kaç kişi boğulur kim bilir!