RAMAZAN geldi, benim eş dost ziyaretlerim arttı. Hani eski Ramazan’ların tadı kalmadı diyordum ya, kim demiş! Vakko bu Ramazan’a yepyeni bir lezzet katmayı başarmış!
Dayanamayacağım, size de anlatacağım. Geçen hafta Güler Teyzem’de iftardaydım. O lezzete lezzet katan elleriyle pilav ve karnıyarık yapmış. Üstelik Kayseri patlıcanından! Eşsiz menünün ardından, kahvenin yanında muhteşem bir ikramda bulundu. Hurmalı çikolata! Vakko yine yapmış yapacağını, nefis bir çikolata üretmiş... Semtin kaderini değiştiren Vakko Kavaklıdere’nin Mağaza Müdürü sevgili Olcay bahsetmişti, “Gamze tam senlik bir çikolata geliyor, Ramazan’ı bekle” diye. Sandım ki, mağazaya gelen herkesi evinde ağırlarcasına misafir eden Olcay ki bilen bilir, kirpi yavrusunu ‘pamuğum’ diyerek sever, bu sefer de çikolatasını övüyor. Hayır efendim! Geçen akşam bu muhteşem buluşma gerçekleşti ve uzun zamandır yediğim en güzel çikolatayı yedim. Olcay az bile söylemiş. Aman allahım o ne! Bitter çikolata, içinde çekirdeği çıkarılmış tazecik hurma! Tamam Vakko’nun çikolataları hep güzeldir ama bu bambaşka birşey. Sütlüsü deseniz o da bambaşka, ama benim favorim bitter.. Vakko ‘cennet nimeti’ adını verdikleri çok özel bir formülle, İsviçre’de yaptırıyormuş bu çikolataları. Ama ne yazık ki Ramazan sonuna kadar satışta olacakmış. Ne yapın edin, Ramazan bitmeden mutlaka tadına bakın. Alırsanız gelenlere de ikram edin. Kimseyi bu lezzetten mahrum bırakmayın!
Hussein Chalayan İstanbul Modern’de
Boşuna ‘dünya çapında’ olunmuyor! Şans mans bir yere kadar. Yetenek evet gerekiyor ama çalışmadan, üretmeden olmuyor. Hayran kaldım, gurur duydum, e hafif de kıskandım? Kısacası göğsüm kabardı. Hüseyin Çağlayan’ı dört gözle bekliyordum. Daha önce de, Londra Tasarım Müzesi ile Tokyo Çağdaş Sanat Müzesi’nde sergilenmiş, Hüseyin Çağlayan’ın en kapsamlı sergisi nihayet İstanbul Modern’e geldi ve hemen atladım gittim. Son 15 yılda Çağlayan’ın yarattığı moda koleksiyonları, enstalasyonları ve videolar. 3 saat çıkamadım müzeden. Çağlayan bence tam bir sanatçı, esin kaynakları sonsuz; mimari, felsefe, bilim, tarih, antropoloji, biyoloji, teknoloji... Tasarladığı her şey iç dünyasının bir yansıması. Kullandığı malzemeler farklı. Tek parça kumaştan harikalar yaratmış. Işık ve ses oyunlarından olabildiğine yararlanmış, sanatını canlı kılmak adına. Kendi markasını kurduktan sonra İngiltere’de iki kez ‘Yılın Tasarımcısı’ seçilen bu insandan o kadar etkilendim ki, İstanbul Modern’in kafesine oturup, tarihi yarımadaya baka baka düşündüm. Tanrı insanoğlunu öyle donanımda yaratmış ki... Aslında neler yapmaya kadiriz... ama kaçımız bunu kullanıyoruz? Aslında içimizdeki cevherleri sonsuz bir özgüvenle dışarı çıkartmalıyız. Kısacık hayatımızda adımızı bir nesneye, bir esere, belki de sadece bir giysiye yansıtmalıyız. Özet olarak, hem Hüseyin Çağlayan’ı daha yakından tanımak hem de kendinizi bir kez daha sorgulamak üzere gidin bu sergiye. “Hüseyin Çağlayan: 1994-2010” başlıklı sergi, 15 Temmuz-24 Ekim tarihleri arasında İstanbul Modern’de.
Modayı fısfıslayın!
Bütün icatlar, ihtiyaçtan doğmuştur derler ya, hakikaten çok doğru. Birkaç yıldır yeni bir ‘yaz modası’ var. Yüze mineralli su püskürtme. Evet. Amerika’da kadın erkek, herkesin elinde bir sprey. Kafelerde, barlarda hop çantadan çıkıyor, yüze iki fıslatılıp, çantaya geri atılıyor. Bahsettiğim, deodorant görünümlü bir şey! Yurtdışında hiç de pahalı birşey değil. Ama Türkiye’de el yakıyor! Evian, Avene en popülerleri. Paul Smith Evian için şişe tasarlıyor, ünlü sporcular reklam kampanyalarında boy gösteriyorlar. Evian ‘genç yaşa’ sloganı ile tüm dünyada en havalı su markası olmayı başarmış bir pazarlama harikası. Birkaç yıl önce de yaz aylarında yüzdeki nem dengesini korumak, güneşin azalttığı mineralleri cilde yeniden kazandırmak için yüz spreyini piyasaya sunuyor. Sunuş o sunuş, o gün bugündür Saint Tropez’den Palm Beach’e, İbiza’ya kadar dünyanın her yerinde herkesin elinde. Türkiye’de de büyük eczanelerde bulmak mümkün. Evet, çok ucuz olduğu söylenemez ama su sağlıktır diyerek, yüzünüze bu pahalı ama bol mineralli sulardan fısfıslayın, hem yüzünüzdeki nem dengesini koruyun hem de henüz Türkiye’de yeni başlamakta olan bir trendin öncülerinden olun.
Eller her daim bakımlı
Bu yaz dikkatimi çekti, herkesin eli ayağı pek bakımlı. Suyun içinden çıkmayan eller yeni manikür yapılmış gibi pırıl pırıl! Bakıyorum kırmızı ojeler günlerce kıpkırmızı! Meğer geçen sene tek tük gördüğüm protez tırnaklar bu sene herkesin vazgeçilmezi olmuş! Durur muyum hemen ben de yaptırdım! Süper bir rahatlık, haftalarca bozulmayan bir french manikür düşünün. Protez ismi sizi korkutmasın, tırnağınızın üzerine kolay kırılmasını engellemek adına birkaç kat jel sürülüyor,daha sonra özel bir ojeyle istediğiniz renge boyanıyor ve ultraviyole lamba altında kurutularak şekil veriliyor. Evet işlem bir saat sürüyor ama en az 30 gün dayanma garantisi var! Bir de benim gibi sinirlendikçe hırsını tırnaklarından çıkaranlar için harika bir çözüm! Şimdi erkek okuyucularımı düşünüyorum da, onlar da sanırım benimle aynı fikirde olacaklardır. Kadınların ellerinin, ayaklarının hep bakımlı olmasını kim istemez? Hepinize bakımlı, sağlık ve afiyet dolu bir hafta diliyorum!