New York’da Türk usulü zincir: Eat&Go

“NEW York New York! I wanna wake up in a city that never sleeps!” Evet aynen şarkıda olduğu gibi New York’tayım. Şehir ve ben uyumuyorum!

Ama maalesef seyahat yarın bitiyor. Ama kısa da olsa neler sığdırdım neler şu bir haftaya bilseniz! Bu daha birinci bölüm, haftaya da yazacağım size Amerika notlarımı...
Aslında Amerika macerası büyük oğlumun bu yaz gideceği okul ile başladı. Boston’da Exeter Academy ‘de beş haftalık bir yaz okulu için Oğul ve arkadaşı Naz’la Boston’un yolunu tuttuk. Tabii küçük Aliş eksik kalır mı, tutturdu ben de geleceğim diye. Üç çocuk ve ben üç gün boyunca Boston’un altını üstüne getirdik. İlk gün Boston’un olmazsa olmazı Harvard Üniversitesi’ne gittik. Okul bir ekol, hatta bir yaşam tarzı. Harvardlı olmak verdiği eğitim kadar hayata farklı bir bakış açısı da katıyor öğrencilere. Benim de içimde hep bir uktedir zaten orada okuyamamak. Kampüsten aldığım Harvard t-shirtünü ve kepi de gün boyu üzerimden çıkartamadım. Ertesi günler biraz alışveriş biraz da şehri keşfetmekle geçti. Sağ salim Naz’ı ve Oğul’u okula teslim ettikten sonra, esas macera başladı diyebilirim! Aliş, ben ve New York! Size sıcağı anlatamam. Gökten alevler yağıyordu sanki. Tabii sıcak yetmezmiş gibi bir de nem! Tabii bu sıcakta New York elitlerini sokaklarda göremiyorsunuz. Onlar muhtemelen New York’un yazlığı tabir edilen şu meşhur Hamptons’da, havuzlu villalarında,okyanus kıyısındaki şezlonglarında güneşleniyorlardı!

Mağazada kuyruk

İlk gün attım kendimi sokağa! Her taraf turist. Yoğunlukla Japonlar vardı. Komik hasır şapkaları, çoraplarının üzerine giydikleri sandaletleri ve tabii olmazsa olmaz fotoğraf makinaları! Empire State binasının önü 102. Kata çıkarak şehri yukarıdan seyretmek isteyen turistlerle doluydu.
Ama beni en çok etkileyen kalabalık Abercrombie&Fitch mağazasının önündeki kuyruk oldu. Herhalde bedava t-shirt dağıtıyorlar diye düşündüm. Ali’ye, “Koş oğlum biz de kapalım birer tane” dedim. Ama ne yazık ki yanılmışım. İçeri girmek ve alışveriş edebilmek içinmiş bu en az 50-60 kişilik kuyruk. Hoş, içeride koşturup duran haddinden fazla yakışıklı erkek satış elemanları için de olabilirdi bu kuyruk. Bence marka açısından çok akıllı bir strateji. Zaten Abercrombie&Fitch bütün pazarlamasını bunun üzerine kurmuş. Hedef kitle gençler olunca, çok akıllı bir yaklaşım tabii. Tesadüfen uçakta bir araştırma okudum, bugün Abercrombie&Fitch markası, New York’ta her 3 gençten birinin üstündeymiş. Vücut hatlarını ortaya çıkaran dar kesimler ,giyilerek eskimiş, solmuş hissi veren bir tarz, gençlerin tercih ettiği doğal ve tok renk tonlarıyla şu anda en popüler markalardan biri. Fiyatları 25 ile 300 dolar arasında değişiyor. Bir t-shirt, bir eşofman altı için el yakan fiyatlar. Ama trend bu. Hatta İstanbul Levent pazarında da taklit olmasına rağmen en çok satılan marka buymuş!

Türk usulü girişim

Şimdi sıra geldi Manhattan’in kalbinde yaşanan bir başarı hikayesine! Adana’da başlayan, Ankara’da devam eden ve New York’lara kadar uzanan “Bu Türkler de her yerde, yeter artık!” dedirten bir büyük başarı... Hasan Surözü. Sevgili Hasan olduğu yerde 5 dakikadan fazla duramayanlardan?Eat&Go adında bir Türk kafe zinciri kurdu. İlki JFK Havalimanı’ndaydı. Şimdi de 47. Cadde’de, Birleşmiş Milletler binasının karşı köşesine yeni şubesini açmış. Hayırlı olsuna gittim. Tek kelime ile bayıldım! Meşhur Türk dönerini, baklavamızı, gözlemeyi günümüze uyarlayarak güzel sunumlarla Amerikalılara bir lezzet şöleni yaşatıyor. Bu kadarla da kalmıyor, birçok Türk’e, öğrencilerimize, gençlerimize iş imkanı sağlıyor. Çok ama çok gurur duydum. İşte hiçbir şey imkansız değildir sözünün bir kanıtı. Çok kısa bir süre içinde Starbuckslar gibi Amerika’da her köşe başında bir Eat&Go görürseniz şaşırmayın. Canım arkadaşımın yolu açık olsun!
Ah daha anlatmak istediğim öyle çok şey var ki sizlere, haftaya ikinci bölüm var, unutmayın! Biraz indirimden, biraz yeni sezondan bahsedeceğim sizlere. Meşhur 4 Temmuz Özgürlük Günü kutlamalarına, coşkusuna tanık oldum. Tam bir şölendi. Bir de Kenan Doğulu’nun Central Park Konseri var. Kalabalık karşısında bir Türk olarak göğsüm kabardı. Dediğim gibi haftaya daha çok konu var. Siz o zamana kadar kendinize iyi bakın, neşeyle, afiyetle kalın!
Yazarın Tüm Yazıları