ANKARA’da hava bir haftadır ışıl ışıl, güneş pırıl pırıl sıcacık... Ve bu hafta bayram.
Genelde bayramlarda Ankara’da kalarak, eş dost, akraba ziyaretiyle geçiriyorum ama bu bayram biraz uzaklaşmaya karar verdim. Kendimi öyle yorgun hissediyorum ki... Hem dinleneceğim, hem de nerelere gittiğimi, neler gördüğümü sizlere anlatacağım! Benim gibi üç, dört günlük bir tatille dinlenmek niyetindeyseniz, şimdi Güneydoğu’nun tam mevsimi... Oralıyım diye mi bilmem, bir başka seviyorum Diyarbakır’ı, Mardin’i, Midyat’ı...
KASR-I NEHROZ İLE 1200 YILLIK TARİH
Özellikle Mardin ve tabii Midyat’ta yapılan sanatsal aktiviteler, gösteriler, defileler hiç şüphesiz zaten pırlanta olan bu şehri çok daha kıymeti anlaşılır hale getirdi ama buradaki tarihi yapı, benzersiz doku aslında bu şehri benzersiz yapan! Tarihi taş evleri gezin, hatta Sayın Mithat Yenigün’ün ailesinin yıllarca yaşadığı evde kalın, çünkü orası artık çok özel bir butik otel: Kasr-ı Nehroz. 1200 yıl önce kilise mimarisi ile inşa edilmiş ve uzun yıllar Süryani kilisesi olarak kullanılmış bu yapı, geçen yıl, yöresel mimari tarzı korunarak restore edilip konuklarını ağırlamak üzere kapılarını açtı. Yenigün Ailesi’nin yıllarca kullandığı eşyaların ve aksesuarların sergilendiği, tarih kokan bu taş yapıda birbirinden farklı kültürlere ait yemeklerin tadına bakın.
MEZAPOTAMYA’YA KARŞI SÜRYANİ
Bir de, Ankara’nın sanat konusunda medar-ı iftiharı, Mardin sevdalısı sevgili Döne Otyam’ın küratörlüğünü yaptığı Bienallerden birine rastlarsanız yaşadınız... Bu arada Mardin’in en eski telkari ustası Corc Tavşan’dan telkari almayı da unutmayın! Mardin’de beni benden alan bir başka yer ise, Cercis Murat Konağı! Bu özel mekanın hikayesinin mimarı, Mardin’li bir ailenin kızı olan Ebru Baybara. Yıllar önce ailece İstanbul’a göçmüşler ve Ebru, üniversiteden sonra doğduğu topraklara geri dönmüş. Rehberlik yaparken, turistlerin ağırlanacağı bir restoranın eksikliğini hissetmiş ve kolları sıvamış! Şehrin merkezinde eski bir konak 2001’de Mardin Mutfağı’nın en özel lezzetlerinin sunulduğu bir mekan olarak hizmete girmiş! Dekoru ve servisi ile mükemmel tamam ama beni en çok kendine bağlayan tarafı birbirinden lezzetli ve farklı yemekleri. Ekşili erik yahnisi Alluciye, Süryani içli köftesi Kitel Raha... Ve daha neler, neler! Mezapotamya’ya karşı kurulun, ezan ve çan seslerinin birbirine karıştığı bu lezzet ve doğa harikası mekanda benzersiz bir gün geçirin! Haftaya görüşünceye kadar sevdiklerinizle beraber keyifle, afiyetle dolu bir bayram geçirin.
Arjantin’e Hiref geliyor
MARDİN, Midyat derken unuttum sanmayın Ankara’mızı! Mis gibi kahve kokusunun sizi karşıladığı, tadına doyum olmaz çikolataların, başka yerde bulunmayan puroların olduğu ve tabii seçme içkiler ve aklınıza gelebilecek ve hatta belki de hiç duymadığınız şarapların satıldığı Keyif Shop’u bilmeyen yoktur! Geçenlerde kapandı ve ben kapanmasına çok üzüldüm. Senelerce komşuluk yaptık sevgili Oğul’la. Bu özel mekan kapanınca Arjantin Caddesi’nde ‘keyif’ kalmadı diye düşünürken, Hiref’in açılacağı haberini duydum. Sevgili Ebru Çerezci’nin yarattığı Hiref, benim en favori Türk markalarımdan! Ebru da sıkı girişimcilerden. Bu sene bana layık görülen ‘Yılın Kadın Girişimcisi Ödülü’nü, geçen sene Ebru almıştı. Koleksiyonları için “Çağdaşın yanında tarih, tarihin yanında çağdaş” diyor. İstanbul’a her gidişimde mutlaka bir Hiref mağazasına uğruyorum; özellikle evlerine yeni taşınan arkadaşlarıma aldığım bereket başakları ve nazara karşı olan at nalları favorilerim. Ankara Hiref, Aralık ayının ikinci haftası açılıyormuş. 350 çeşit Hiref koleksiyon parçalarının yanı sıra tekstil ürünleri de olacakmış. Unutmadan Ankara Hiref’te, çay-kahve ikramının olduğu bir de konuk ağırlama bölümü olacakmış. Yaşasın! Dört gözle bekliyorum. Buradan da Ankaralı Sevgili Ebru’ya şehrine hoş geldin diyorum!