SÖMESTRE tatili başladı. Somestre çocuklar için dinlenme ve eğlenceyken anne-babalar için bir koşuşturma ki sormayın.
Havaalanları dolu, otobüs terminallerine girmek ne mümkün! Ben de aldım oğlanları yanıma, düştüm yollara ! Maksat hem çocuklarla vakit geçirmek hem de dinlenmek... İlk önce kısa bir İstanbul seyahati yaptık. Oradan da gittik kışın bir başka güzel Bodrum’a! İstanbul’da ilk gün aldık soluğu Frida Kahlo ve Diego Rivera Sergisi’nde. Frida, öyle bir kadın ki, 47 yıllık hayatında çok sevmiş, çok sevilmiş, aldatmış, aldatılmış... Çok cesur ve olağanüstü yetenekli bu kadın, büyük aşkı, hocası ve iki kez evlendiği Diego Rivera ile Pera Müzesi’ne konuk oldu.
DERİN BİR İÇ YOLCULUK
Sanatının temelinde aşk ve acı var Frida’nın. Çocukken geçirdiği felç, ardından talihsiz kaza... Hayatı korseler, hastaneler ve doktorlar arasında geçen, vücudunda dinmeyen bir acıyla yaşayan ve 32 kez ameliyat olan bu aykırı kişilik, yalnızca kendi ülkesi Meksika’nın değil, dünyanın en önemli ikonlarından biri! Göz alıcı renkler, uçsuz bucaksız bir hayalgücü, derin bir iç yolculuk... Selma Hayek’in Frida’yı canlandırdığı filmden de çok etkilenmiştim ama tabloları yakından görmek, beni bir kez daha resim, sanat, felsefe üzerine düşünmeye itti! 20 Mart’a kadar İstanbul’dalar. Sanat dünyasına esin kaynağı olmuş bu iki figürü daha da yakından tanımak için kaçırılmayacak bir fırsat!
KEYİF Mİ EZİYET Mİ SİZ KARAR VERİN!
İstanbul’dan sonraki durağımız Bodrum’du. Bir haftalık hem dinlenme hem de sağlık ve yenilenme kürü de diyebileceğimiz, ama keyif miydi, eziyet miydi hala karar veremediğim bir hafta geçirdik... Anlatayım da siz karar verin! Şimdi efendim, Bodrum Yalıkavak’ta Azeri işadamı Mübariz Mansimov’un sahibi olduğu Palmalife’a gittik. Bir rivayete göre, her giden, fıstık gibi olup çıkıyormuş. Ayşe Özyılmazel, İclal Aydın, Revna Demirören... Son olarak da Seren Serengil, yıllardır birlikte yaşadığı kilolarından, Palmalife’ın içinde hizmet veren Yaşasın Hayat Kliniği ve Osman Müftüoğlu ekibi sayesinde kurulmuş! Biz de geri kalmayalım dedik. Ali, Oğul ve ben otelin yolunu tuttuk. Otel personeli, başta Genel Müdür Gülderen Hanım olmak üzere bizi bir karşıladılar ki sormayın. Adeta biz size unutmayacağınız bir hafta geçirteceğiz der gibi...
ÖZEL BESLENME PROGRAMI
İlk gün, Oğul’un ve benim beden ölçümlerimiz yapıldı. Yağ-kas-su oranlarımız çıktı ki, eyvah eyvah! Sevgili Melek, adı gibi huyu da melek olan diyetisyenimiz, özel bir beslenme programı hazırladı. Yemeklerimiz kalorisi az ama son derece lezzetliydi. Hatta pizza bile yedik. Ama sebzeli ve incecik kepekli hamurdan. Sabah kahvaltıdan sonra hep birlikte yürüyüşlere çıktık. Sonra ara öğün, elma, ananas, armut gibi meyvelerin yanında tarçın çayı! Meğer ne faydalıymış bu tarçın çayı! Kandaki şeker düzeyini dengeliyor, dinçlik kazandırıyormuş... Ve ara öğünden sonra sırada Aqua-Gym var! Buhar banyosu ve saunayı da mutlaka hergün ziyaret ettik, toksinlerden kurtulmak için. Kavitasyon, slim-up ve lenf drenaj gibi bazı aletlerle bölgesel yağ kırma ve ödem atma seanslarını unutmamak lazım. Dünya tatlısı, işinin ehli Sevim Hanım’ın eline düştük ki, ne düşüş! Ne ödem varmış vücudumda meğer... Sizin anlayacağınız, keyif dolu mu eziyet dolu mu bir hafta geçirdim bilemiyorum! Ama bugün itibari ile bir haftamız dolmuş bir şekilde geri dönüyoruz Ankara’mıza. Bana mı öyle geliyor bilmiyorum ama cildim bir güzelleşti gibi. Gelirken sıkı sıkıya üzerime oturan jean pantolonum da bol geliyor. Bu da bütün eziyetlere değdi doğrusu.
Sömestre önerileri...
BU hafta Ankara’da iik işim, sinemaya koşup “Aşk Tesadüfleri Sever” filmini seyretmek olacak. Film Ankara’da geçiyor, başrollerde Mehmet Günsür ve Belçim Bilgin! Fragmanına bayıldım. Özlediğimiz aşk hikayelerinden biri olacağı kesin! Bir yandan da gazeteleri açıyorum boy boy Disney müzikalleri, Cirque de Soleil ilanları. Ama hepsi de İstanbul’da maalesef. Buradan da yetkililere seslenmenin tam zamanıdır, İstanbul gibi biz de büyük bütçeli prodüksiyonları izlemek, çoluk çoçuk toplanıp da, her güne bir sosyal aktivite sığdırmak istiyoruz efendim!