Paylaş
DEPREMİN PSİKOLOJİK ETKİSİ SAVAŞLARDAN BÜYÜK
1999 depreminde bizzat sahada olduğu için bilgi ve birikiminden de faydalanmak üzere psikiyatrist Prof. Dr. Arif Verimli’yi arıyorum. Şu an sahada durum ne? Diyor ki: “Psikiyatrist Mahir Yeşildal öncülüğünde Afet Psikososyal Destek Platformu-APDEP kuruldu. 4 bin 700 gönüllü psikolog ve psikiyatrist ile sahaya çıkıyoruz. Ben de gönüllü olarak 4-5-6 Mart tarihlerinde Kahramanmaraş, Antakya, İskenderun ve Nurdağı’nda olacağım. Fiziki destek kadar psikolojik destek de çok önemli. Bu noktada gönüllü meslektaşların APDEP ile iletişime geçmesi yerinde olacaktır.”
40 GÜNÜMÜZ VAR
1999 depremi sonrası Hürriyet’e verdiği röportajında depremin psikolojik etkisinin savaşlardan beter olduğuna dikkat çekmiş. 24 yıl sonra yine aynı noktada: “Önce Hiroşima’nın bombalanması ardından çekilen fotoğraflara sonra da yaşadığımız felaketin görüntülerine bak. Bizdeki yıkım oradakinden büyük. Sadece bu görüntü bile insan psikolojisini altüst etmeye yeter. Depremin insan psikolojisi üzerindeki etkisi inan savaşlardan beterdir. Elbette deprem bölgesinde önceliğimiz çadır, battaniye, jeneratör, yemek gibi acil hizmetlerdir ancak 40 gün içinde ruh sağlığı ve tedavisi de başlamalıdır.”
DEPREM SONRASI 4 AŞAMA: ŞOK-ÖFKE-YAS-RESTORASYON
Depremin üzerinden 13 gün geçti. Hemen başlamak lazım gelmez mi? “Şu an kaos dönemi içindeyiz, henüz bitmedi. Biraz daha yol almak lazım” diyor Prof. Dr. Verimli ve bu tarz büyük felaketler sonrası 4 aşama olduğunu hatırlatarak şöyle devam ediyor:
1- ŞOK: Şu an hepimiz yaşadıklarımızın şoku içindeyiz. Fiziksel ihtiyaçların karşılandığı, arama kurtarma çalışmalarının devam ettiği aşama bu.
2- ÖFKE: İlk şokun hemen ardından yansıyan toplumsal öfkedir. Örneğin ‘Yardım gelmedi ya da gelen yardımlardan yeteri kadar pay alamadım’ gibi. Kocaman bir yalnızlık, kimsesizlik hissi ve bunun öfkeye dönüşmesi. Buraya ‘kahramanlar’ ara dönemi de eklemek lazım. Öfkenin yanı sıra 10 gün sonunda sağ salim enkazdan çıkanlar, buna duyulan sevinç ve beraberinde ‘kurtarıcıların’ öne çıkması, alkışlanması... ‘Kahramanlar’ dönemidir.
3- YAS: Cenazelerimizin defniyle birlikte yas dönemi başlar, ki o yas 40 ile 60 gün kadar sürer. Denir ki: “İnsan sevdiği birini kaybettiğinde yüreğinde 40 mum yanar. Her gün bir mum söner. 40. gün ise tek bir mum kalır ve o mumun ateşi sonsuza dek yanar...” Anılarımız hayat boyu bizlerle olacak. Bunun da bir ruhsal travma yaratması muhtemel ki ruhsal travma bedensel travmadan beterdir. Ruhsal travmalar sonrasında stres bozukluğu getirir. Stres bozukluğu da genellikle depresyonla karıştırılır ve bunu aşmak çok zor olabilir. Karmaşık ruhsal bir dönem bizi bekliyor. Bu dönem ne kadar çok kişiye ulaşırsak o kadar iyi.
4- RESTORASYON: 10 ilimiz yıkıldı. Önceki yaşamlardan eser kalmadı. Köklü bir yaşam değişikliği demek bu. Yeni evler, yeni eşyalar, belki göç, yeni bir şehir, bir yandan kayıpların acısı. En az 2 yıl sürecek bir restorasyon sürecinden bahsediyoruz.
EN ÇOK KADINLAR ETKİLENİYOR
Peki, 1999 depremi sonrasındaki veriler bize ne anlatıyor? Prof. Dr. Verimli diyor ki: “1999 depremi sonrasındaki bilgilerimize göre kurtulanların yüzde 100’ü posttravmatik stres bozukluğu yaşadı. Aşırı korku, çaresizlik, duygusal tepkisizlik, dikkatini toplayamama, ani tepki, uykusuzluk gibi. Travmanın etkilerinin zihin ve ruhsal hayattaki varlığı yüzde 100’den yüzde 5’e ancak 5 yılda indi. Ki hâlâ aynı stresi yaşayanlar var. Önümüzde ciddi bir 10 yıl var yaralarımızı sarabilmek için. Çocukların böyle bir felaketten etkilenmesi daha az değil ama daha basit, çocuk fikrine göre oluyor. Oyun grupları, sosyalleşme ve eğitim ile yavaş yavaş iyileşecekler ancak kadınların duygularını ‘ayıp olur’ diye açıkça ifade edemedikleri için, bunu atlatması daha zor olacak.”
YAŞADIKLARINIZ NORMAL VE İNSANİ
Geçtiğimiz gün bir arkadaşımla sohbet ederken kahkaha attım ve üç saniye sonra çok büyük bir utanç hissettim. Aynı duyguyu oğlumla, sıcak evimizde oynarken de hissediyorum son bir haftadır. Alanda değilim, elimden geldiğince yardım yapıyorum ama bu ‘utanç’ duygusundan da kurtulamıyorum. Prof. Dr. Verimli, “Mutsuz, üzgün, yetersiz hissetmen oldukça normal. Ama unutma yalnız değilsin. Bunlar normal ve insani. Hepimiz benzer şekillerde hissediyoruz. Biraz haber akışını düzenlemeli, TV’den uzak durmalı ve en önemlisi de yakınlarımız, arkadaşlarımızla iletişim halinde kalmalıyız” diyor.
Paylaş