Paylaş
CUMHURİYET HALKIN KENDİ İRADESİDİR
Tarihçi-yazar Sinan Meydan, Cumhuriyet’in milleti uluslaştıran bir olgu ve ortak değer olduğunu belirterek, “Dolayısıyla milletin ortak eseri olan Cumhuriyet elbette ki ortak bir ruh ile kutlanacaktı, öyle de oldu. Siyasi parti, siyasi eğilim ayrımı gözetmeksizin Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları cumhuriyet etrafında kenetlendi ve bir kez daha Cumhuriyet’e sahip çıktı” diyor. İşgale karşı halkın ortak direnişiyle Millî Mücadele’nin başladığını hatırlatan Meydan, “Kuruluş itibari ile Cumhuriyet, halkın kendi iradesini kendi eline alması sürecinin bir uzantısıdır” diyerek şöyle devam ediyor: “Anadolu, İstanbul ve Trakya işgal edildiğinde Türk halkı ne yaptı? Silaha sarıldı, cemiyetler kurdu, kongreler düzenledi. Hak ve hukukunu aradı. Müdafaa-i Hukuk kavramı bu direnişe verilen isimdir ki bu halkın haklı direnişidir.”
“Halk, vatanı bağımsızlığa kavuşturmak için kendi iradesi ve kararıyla milli bir direniş başlatmıştır. Atatürk de bu direnişi örgütlemiş ve milletin kendi kaderini kendisinin eline aldığını görünce ‘milli irade’ formülü ile 4 yıl gibi bir zamanda Cumhuriyeti ilan etmiştir.
FARKLILIKLARIMIZA RAĞMEN ‘TEK ULUS’
Dolayısıyla, Cumhuriyet halkın kendi iradesiyle direnişe geçme güdüsünün sonucudur. O nedenle toplumun neredeyse tamamının bu ortak paydada buluşması Cumhuriyetimizin ruhundandır. 97. yıl itibariyle kıymeti her geçen gün daha fazla anlaşılmakta olan Cumhuriyet, bizleri ay-yıldızlı bayrağımız altında tüm farklılıklarımıza rağmen birleştirmiş, ulus yapmıştır. Cumhuriyet’in 2. yüzyılında gerçek demokrasi ile taçlandırılması ile bence Atatürk’ün de hayalini kurduğu yapıyı düşünceden uygulamaya geçirmiş olacağız.”
TÜRK MİLLETİ HEP VAR OLDU
“Anadolu zor bir coğrafyadır. Hititler, Lidyalılar, Roma İmparatorluğu yok oldu ama Türk milleti 1018’den bu yana her türlü tehdit ve baskıya rağmen var. Bunun taçlanması da cumhuriyettir. Türkiye’nin sıkıntısız zamanı olmaz, bazen az olur, bazen de çok olur. Tarih boyunca da böyle oldu. En zorlarından biri de 1. Dünya Savaşı sonrasıydı.
İngiliz’i, Fransız’ı, Yunan’ı ve İtalyan’ı ülkenin dört bir yanını işgal etmişken, Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları önderliğinde Türk milleti şahlandı ve inanılmaz bir mücadele verdi. Çökmüş bir imparatorluğun enkazından Milli Mücadele ile Türkiye Cumhuriyeti devleti çıktı. Bu bize ‘En ümitsiz zamanlarda bile ümit var’ dedirtiyor. Bugüne kadar hiç pes etmedik, etmeyeceğiz. Türk milleti büyük zorluklara dayanabilir ve hiçbir zaman bağımsızlıktan taviz vermeyecektir.”
CUMHURİYET BİR ULUSUN ORTAK DEĞERİDİR
Tarihçi-akademisyen Dr. Serab Sezer, “Cumhuriyet kelime anlamı itibari ile de halk idaresi demek değil mi?” diye sorarak başlıyor söze, şöyle de devam ediyor: “Cumhuriyete giden süreçte cumhur, yani halk hep işin içindeydi. Bugün de halk kendi iradesine sahip çıkıyor, değerini biliyor, kazanımlarının farkında. Cumhuriyet bu ulusun ortak değeridir. Atatürk bu topraklarda yaşayan insanların ortak kaderinin Cumhuriyet olduğunu işaret etmedi mi? O halde Cumhuriyet bütünleşmenin de ifadesidir. Etnik, mezhepsel, dini ayrılıkların üzerindedir. ‘Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir’ diyor Atatürk. Şu- bu ayrımı var mı? Cumhuriyet, herhangi bir zümreye ya da siyasi bir kimliğe ait değildir, halkın kendi kendisinin belirlediği bir yönetim tarzıdır ki, halk bugün, bu ortak paydasını yani kendi iradesini kutlamaktadır.”
AYDINLANMACI DÜŞÜNÜRLERİN ETKİSİ
Dünyada emperyalizme karşı savaş veren, devrim yapan tek liderin Mustafa Kemal Atatürk olduğunu söyleyen tarihçi, Dr. Serab Sezer “Atatürk ile adı yan yana sıralanan Napolyon, Büyük İskender gibi birçok lider aslında emperyal, yani imparatordur. Atatürk öyle mi? Değil. UNESCO, 100. doğum gününde, bu nedenle Atatürk’e bir barış ödülü verdi. Dünyada yükselen değerin diktatörlük olduğu bir dönemde Atatürk barış ile umudu yan yana koyarak Cumhuriyet’i kurmuştur. Kafasında bu düşüncenin belirginleşmesinde Montesquieu gibi aydınlanmacı düşünürlerin etkisi büyüktü. Ancak bunu sadece kendisinin anlaması yetmezdi. Bu nedenle Milli Eğitim Bakanı’nın önüne Montesquieu kitabı koyarak ‘Bunu tercüme edin ki herkes okusun, anlasın’ demişti. Bu tavrı sığ bir Batı taklitçiliğinden hayli uzak olduğunun da en net örneğidir. Halkın sahip çıktığı ve bugün ortak bir zeminde kutladığı Cumhuriyet de aslında okuyup, anlayıp özümsediğimiz o ruhtur” diyor.
Paylaş