Paylaş
KİLOLU KADINA BAŞROL VERİLMİYOR
“Kilo aldığım dönemde dergiler için kapak çekimine gidip, sonrasında iç sayfalara alındığımı öğrendiğim oldu. Dizi sektöründe kilolu diye kadına başrol vermiyorlar. İnsanlar güzellik standartlarına uyan kadınları izlermiş...”
SUÇLU, MİLYON DOLARLIK GÜZELLİK ENDÜSTRİSİ
KLİNİK psikolog, Prof. Dr. Ebru Şalcıoğlu’na göre ‘güzellik’ günümüzün global bir takıntısı. Müsebbibi ise güzellik endüstrisi. Neden mi? Şalcıoğlu, “Milyonlarca kadın, hem de gencecik yaşında ‘standart güzellik’ anlayışına uymak için bıçak altına yatıyor. Bu işin bir de leke gidericiler, cilt gençleştiriciler, kırışık gidericiler, ilaçlar, haplar, serumlar gibi güzellik ürünleri kısmı var. Anlayacağınız güzellik endüstrisi çok büyük bir pazar ve her geçen yıl da büyüyor. Bugün özellikle kadınlara dayatılan ‘standart güzellik’ anlayışı güzellik endüstrisinin bir oyunu. Dolayısıyla ‘güzellik’ meselesi Cem Yılmaz’ın da bir esprisinde dediği gibi ‘tamamen duygusal’
yani ekonomik” diyor.
BÜYÜK GÖZLER İRİ DUDAKLAR
‘Standart güzellik’ algısından bahsetmişken “Nedir bu işin standartı?” diye soruyorum. Şalçıoğlu, “Güzellik kavramı tarih boyunca o dönemin kültür ve şartlarına göre değişmiştir. Rönesans da dolgun hatlara sahip kadınlar baş tacı edilirken bugün büyük gözler, dolgun dudaklar, çıkık elmacık kemikleri, simetrik yüz hattı, pürüzsüz bir cilt, ince ve orantılı bir beden makbul. Bu algıyı yöneten ve besleyenlerden biri film endüstrisi. Önce kadınlara sahip olmayı isteyecekleri ‘ideal bedenler’ yaratıyor. Sonra bundan kazanç sağlıyorlar çünkü günün sonunda hepimiz o kadınlar gibi olmak istiyoruz” diyor.
GÜZEL OLAN İYİ ÇİRKİN OLAN KÖTÜ
Yapılan birçok araştırmaya göre güzelliğin kişiler arasındaki ilişkileri, istihdam olanaklarını, finansal gelir düzeyini belirlediğini belirten Prof. Dr. Şalcıoğlu, şöyle devam ediyor: “Güzel olan kişi daha çabuk işe giriyor, daha çabuk terfi alıyor, daha fazla para kazanıyor. Kadın ya da erkek fark etmez, güzel olan ‘dürüst’ ve ‘iyi’ çirkin olan ise ‘kötü’. Çizgi filmlere bir bakın. Sindirella mesela. Güzel ve iyi. Ablaları ise çirkin ve kötü kalpli. Zihniyetin değişmesi şart.”
MUTLULUĞUN FORMÜLÜ
İnsanlar gördükleri ile kendi bedenleri arasındaki farkın ayrımına vardıkça ve standartı yakalamaya çalıştıkça depresif ruh hallerine bürünebilir. Son soru: “Yok mu bu işin formülü?” Psikolog Şalcıoğlu “Var” diyor ve sıralıyor: “Kendimizi olduğumuz halimizle kabul edeceğiz. Güzel olmayı istemek, bu uğurda makul bir çaba göstermek sağlıksız değil. Ancak zihnimiz sürekli olarak yeterince güzel, yeterince zayıf olmadığımız düşüncesiyle dolu ise ve değiştirmek istediğimiz fiziksel özelliklerimiz takıntı haline geldiyse o zaman bir profesyonelden destek alın.”
GÜZELLİK DEĞİL İŞİNİ NASIL YAPTIĞIN ÖNEMLİ
OYUNCULUKTA 45. yılın içerisinde Nilgün Belgün. Bu konuda da hep en dobra konuşan isimlerden biri. Sektörde özellikle kadınlara dayatılan bir güzellik baskısı olup olmadığını soruyorum. Yine çok net: “Olmaz olur mu hayatım? Var tabii ki. Özellikle başrol oynayan kadınlar için belli standartlar var. Gencecik kadınlar, hepsi güzellik merkezlerinde ya burun yaptırıyorlar ya dudak. ‘Zayıf ol’ baskısı da var. Bunun adı popüler kültür. Maalesef gerçek” diyor ve lafını kocaman bir “Ama” ile bağlıyor: “Konu gerçek oyunculuğa gelince... Bizim kapımızı çalıyorlar. Bakın dizilere. Önde güzeller, arkada deneyim var. Çünkü gerçek oyunculuk yaşa, kiloya bakmaz! Başarı güzellikten değil, işini ne kadar iyi yaptığından gelir. Güzeldir, iyi de oyuncudur, amenna. Ancak TV’de görüp beğendiğim ama oyunculuğunu asla beğenmediğim öyle çok kişi var ki...”
‘-MELİ -MALI’ DÖNEMİ BİTSİN ARTIK
OYUNCU Sema Öztürk, kadınlara bedenleri üzerinden yapılan baskıyı ‘zorbalık’ olarak tanımlıyor. Öztürk, “Bu sadece dizi-film sektörünün sorunu değil, toplumun kadına bakışı bu. ‘Böyle oturmamalı’, ‘Bunu giymemeli’, ‘Bu saatte dışarı çıkmamalı’, Zayıf olmalı’... ‘-meli -malı’ baskısı diyorum ben buna. Zihniyetin değişmesi lazım” diyor. Öztürk bu baskının bir oyuncu olarak kafasında nasıl yer ettiğini ise şu örnekle anlatıyor: “Geçen sene ‘EDHO’ dizisine başladığımda 59 kiloydum. İlk bölümde kendimi biraz iri buldum. Bir baskı yaşadığımdan değil ama başladım diyete. Sanırım kafama yıllardır oya gibi işlenen ‘En fit, en güzel, en iyi olmalı’ algısından kaynaklı bir durum bu. Bir dönem de çok zayıflamıştım. 50 kilo falan. O zaman da ‘Ay hasta mısın?’ diyorlardı. Ne yapsan yaranamazsın. En iyisi kendini sevmek, kendinle barışık olmak. Nasıl mutluysanız öyle güzelsiniz.”
DERGİYE DAVA AÇTI
TİTANİK filmiyle şöhretin kapısını aralayan ve Hollywood’da ‘şişko’ damgası yiyen ünlü oyuncu Kate Winslet, “Nasıl göründüğüm beni ilgilendirir” diyor. Öyle ki 2003 yılında fotoğraflarını ‘photoshop’ yöntemiyle zayıflatarak kullanan bir dergiye “Genç kızlara kötü örnek oluyor” diyerek dava açtı.
‘ŞİŞKO’ DİYE YAFTALANDI
HOLLYWOOD’un en güzel oyuncularından Jennifer Lawrence bile “şişko” diye yaftalananlardan. “Onlara göre ben obezim! Kadınsı kıvrımlara sahibim. Standartlara uymak için kendimi aç bırakmayacağım” diyor.
Paylaş