Paylaş
Vefat eden canlarımızın kırkı bile çıkmadı yani. Öte yandan koordineli yardım bekleyen çok kişi var hâlâ. Peki, ne oldu da yardımları konuşmak gerekirken bir anda ‘normalleşme’ konuşmaya başladık? En az 1 yıl tek gündemimizin deprem yaralarını sarmak olacağını düşünüyordum. Elbette hayat devam ediyor ve illa bir noktada yaralarımızı saracak ve yola devam edeceğiz ama fazla hızlı olmadı mı? Sosyal medyada yardım çağrılarının yerini ya eğlence fotoğrafları ya da siyasi mesajlar aldı. Bir anda ‘normalleştik’ gitti. Millet İttifakı’nda kartların yeniden dağıtılıyor olması ve seçim sath-ı mailine girilmesi de fena halde normalleşmeyi tetiklemiş durumda. ‘Bu kötüdür’ demiyorum ama nasıl, hangi hızda ve ne gözeterek olmalıydı? Klinik Psikolog Dr. Serap Altekin ile konuştuk.
NORMALLEŞME DEĞİL ŞİMDİ DAYANIŞMA ZAMANI
Kulağımda Zan’ın sözleri, Klinik Psikolog Dr. Serap Altekin’in kapısını çaldım. Deprem bölgesinden 24 saat boyunca yapılan canlı yayınlar, olası İstanbul depremi senaryoları derken... Kimsede ne moral ne de uyku kalmıştı. ‘Normalleşme’ çağrıları da bu noktada başladı. Haklılardı da belki, hayat bir yandan da devam ediyor. Ama ne olduysa bir anda oldu. Daha normalleşmeyi konuşamadan normalleştik. Fazla hızlı olmadı mı? Dr. Altekin diyor ki: “Önce şunda bir anlaşalım; şimdi normalleşmekten, iyi olmaktan bahsedilebilecek zaman değil. Çünkü hepimiz biriz, görünmez bağlara birbirimize bağlıyız. Toprağımız sarsıldı. Hem gerçek hem sembolik anlamda. Kayıplarımız var, hiçbir şey aynı değil ve aynı olmayacak. Yastayız. Dolayısıyla zaman iyi olma, unutma, hayata ve rutinlere dönme zamanı değil; biz geride kalanların tek derdi ve gündemi ‘normalleşme’ olmamalı. Acıyı, kederi, kızgınlığı, öfkeyi, çaresizliği, suçluluğu, mahcubiyeti, sorumluluğu taşımayı öğrenme zamanı şimdi.”
MUTLU HİSSETMEK ZORUNDA DEĞİLİZ
Ülkemiz ya da dünyada her ne olursa olsun, sanki iyi olma halimizi korumak zorundaymışız ve her daim mutlu ve iyi hissetmeliymişiz gibi hâkim bir algı olduğunun altını çizen Dr. Altekin’e göre bu gerçekçi, sağlıklı, sağduyulu ve vicdani bir durum değil. Şöyle devam ediyor: “Alttan alta insanları etkisiz ve tepkisiz hale getirmeyi ve dolayısıyla da daha kolay yönetebilmek ya da yönlendirebilmek hedefi ile kurulan genel bir sistem bu. Sistemin neferleri olamayız. Biz, psikologlar insanlar yaslarını yaşarken onlara duygularını yaşayabilecek, dışa vurabilecekleri güvenli ve kapsayıcı bir alan sunarak, eşlik ederiz. İyileşme ve güçlenme sonraki adımlardır. Böyle bir dönemde, birbirimiz için yapabileceğimiz en değerli ve en samimi şey de işte budur; kendimize ve birbirimize zaman ve alan tanımak, güvenli, kapsayıcı ve kucaklayıcı bir eşlik sağlayabilmek.”
ACIYA EŞLİK ETMELİYİZ
“Zaman dayanışma, birbirimiz için yapabileceklerimizi yapma, iyi bildiğimiz şeyleri iyi yapabilmeye gayret etme zamanı... Düşünmeden konuşmama-davranmama zamanı... Hiç kimseye hiçbir katkısı olmayacak, hatta yaralayıcı olabilecek şeyleri söylemekten, kendimizi rahatlatmak için öfke ve nefret kusmaktan, kutuplaştırıcı, ayrımcı söylemlerden uzak durmalı ve yapabildiğimiz kadar birbirimizin yanında durarak, birbirimizin acısına, kederine, isyanına saygıyla eşlik etmeliyiz.”
EN BÜYÜK KORKUMUZ UNUTULMAK
BİRKAÇ gün önce eski milli futbolcu Gökhan ve eşi Müge Zan ile buluşmuştum. Depreme Antakya’da 9 katlı evlerinde yakalandılar. Kuzenlerini, akrabalarını, komşularını mezara koyup hayatta kalanlara yardıma koştular. Röportajın bir noktasında şöyle demişti Gökhan: “Normalleşmeden konuşmaya başladık... Oysa normalleşmek demek unutmak da demek. Bir süre sonra bizlerin unutulmasından çok korkuyorum. Haklı olarak, ‘Ben görevimi yaptım’ deyip kenara çekilebilir insanlar. Oysa süreç çok uzun. Benim, kalbi bizimle atan tüm vicdan sahiplerinden tek ricam var, ‘Ne olur unutmayın!’
BEDEN VE RUH SAĞLIĞI İÇİN 7 MADDE
Bu zor ve uzun süreçleri omuzlarken hepimizin bedensel ve psikolojik sağlığımız açısından da dikkat etmemiz gerekenler var:
1. Yas ritüelleri önemli, anlamlı, işlevseldir; yavaşlamak, durmak, duygularımız ve bedenimizle temas içinde olmak için bir araçtır. Duygularınızdan korkmayın ve bastırmayın; kendinize ve birbirinize bu duygular ve yası yaşamak için zaman ve alan tanıyın. Hemen iyi olmaya ve eski normalinize dönmeye kendinizi zorlamayın.
2. İçinizden gelmese de yemek ve uyku düzeninize özen göstermeye çalışın.
3. Hareketi biraz olsun arttırın. Yürüyüş yapmayı deneyebilirsiniz.
4. Gün içinde sosyal medya kullanımı ve haber takibine muhakkak ara verin.
5. Yazmak şifalı bir eylemdir; hissettiklerinizi, düşüncelerinizi, kaygılarınızı, acınızı, öfkenizi, yasınızı yazmayı deneyebilirsiniz.
6. Sosyal etkileşim ve yakın ilişkiler en değerli güç-şifa kaynaklarındandır; aileniz, arkadaşlar, meslektaş ve komşularınızla daha sık bir arada olmak daha iyi hissetmenize yardımcı olabilir.
7. Yeryüzünü paylaştığımız hayvanlarla, bitkilerle, havayla, suyla, toprakla temas etmek ve doğaya dönmek de her zaman iyi gelir, yatıştırır.
ÖNEMLİ NOT: Eğer tüm çabanıza rağmen, hâlâ günlük hayatınızı sekteye uğratan düzeyde belirtiler varsa; çalışamaz-kendinize bakamaz haldeyseniz, uyku-yeme düzeninizle ilgili problemler normale dönmüyorsa, travmatik yaşantı ve haberlere dair tekrarlayıcı anılar, ani irkilmeler günlük hayatınızı ciddi düzeyde etkiliyorsa, kendinizi bedeninizin dışındaymış gibi hissediyor ya da yaşananları hiç hatırlamıyor gibiyseniz, ani öfke patlamaları, huzursuzluk, yerinde duramama gibi tepkileriniz var ve azalmıyorsa, bu belirtileri ciddiye alıp profesyonel bir yardıma başvurmak faydalı olacaktır.
Paylaş