Paylaş
BİRAZ EKRAN MOLASI VERİN
CERRAHPAŞA Tıp Fakültesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Burak Doğangün: “Hangi yaşta oldukları fark etmez. Çocuklar artık her şeyin farkında. Salgından da süreçten de haberdarlar. O ‘korkma’ noktasını geçtik. Şu an en büyük kaygıları ‘Yazın okula gidecek miyiz?’ noktasında. Maalesef süreç belirsizlikler içeriyor ama mümkün mertebe bilgilendirme yapılır, kaygıları giderilirse daha rahatlayacaklardır. Ayrıca ‘yanlarında salgın hakkında korkunç hikâyeleri tekrar etmekten ve sürekli salgın haberleri izlemekten ve okumaktan kaçınmak lazım.’ Biraz ekran molası vermek hem yetişkinler hem de çocuklar için faydalı olur. Çocuklar eğitimi de ekran üzerinden devam ettiriyorlar. Yani, her an her dakika tablet/cep telefonu/bilgisayar önlerinde. Günün en az 1 saatini ailecek sohbete ayırmak önemli. Böylelikle kaygı ve endişelerinin farkına varır, yanlış bilgilenmesinin önüne geçersiniz.”
BİREYSEL ALANLARINA SAYGI DUYUN
İSTANBUL Kültür Üniversitesi Eğitim Bilimleri Bölümü’nden Dr. Şebnem Günay: “Ergenlik çağındaki çocuklar ayrışma, bireyselleşme, akranları ile daha çok vakit geçirme ve kendilerini bulma ihtiyacı içindedir. Duygusal ve düşünsel anlamda ebeveynden uzaklaşıp denemeler yapmak isterler. Ancak olağanüstü bir süreçten geçiyoruz. Fiziki iletişimin yerini dijital iletişim almış durumda. Ebeveynler bu noktada çocuklarının bireysel alanlarına saygı duymayı öğrenmeli. Mesela kardeşlerin odalarının ayrılması gibi. Zaman ve mekânı koşullara uygun hale getirmenin çözümleri ise çocukların da içine katıldığı aile meclislerinde elbirliği ile bulunmalı. Toplanıp ‘Neyimiz var?’ ve ‘Neyi hangi isteğe göre şekillendireceğiz?’ planlaması akıllıca olabilir. Çünkü hiçbir şeyin artık önceki düzen ve rutinde gidemeyeceği açıktır. O nedenle değişim şarttır. İletişim zemininin oluşturulması birçok sorunun çözümüne fayda sağlayacaktır.”
15 MADDELİK YOL HARİTASI
ÇOCUK ve genç psikiyatristi Doç. Dr. Veysi Çeri: “Çocuklarla tüm gün evde kalmak size ne kadar zorsa onlara da kolay değil. Hiçbir çocuk tüm gününü, az hareket edip monoton, sıkıcı işlerle uğraşan erişkinlerle geçirmek istemez. Peki, bu mecburi birlikteliği eğlenceli kılacak bir şeyler yok mu?
Çocukların yaşları küçüldükçe hareketli aktivitelere olan ilgisi artar, dikkat süreleri düşer. İlgiyi sürdürebilmek için abartılı mimik ve davranışlar sergileyebilirsiniz.
Çocuk kendince bir oyun kurmuş ve buna dalmış ise oyuna asla müdahil olmayın. Hele ki ortam süpervizyonunuzu gerektirmeyecek kadar güvenliyse en iyisi oradan uzaklaşın.
Sürekli ‘kaliteli’ aktivite yapma çabasına gerek yok. Zira çocuk için sıkılmak da güzeldir. Hayal kurdurur. Sembolik düşünceyi geliştirir.
Çocuklarda zaman kavramı tam oturmamıştır. O nedenle günün hangi anında olduklarını ve zaman oryantasyonunu kaybetmemeleri için bir aktivite çizelgesi çıkarın ve uymaya çalışın.
Resim, karalama, boyama etkinlikleri yapın. ‘Böyle olmamış’, ‘Bu benzememiş’ gibi ifadeler kullanmayın. Üretme arzusunu okşayan ve çabasını onaylayan reaksiyonlar gösterin.
Çocuklar kâğıttan çok duvara çizim yapmayı sever. Evin bir duvarını onlara tahsis ederek ilk sanat galerilerine kavuşmalarını sağlayın. Korkmayın! Olmadı duvarı da beraber boyarsınız.
Bahçe hayat kurtarır. Yok mu? Balkona kum havuzu ya da çamur banyosu yapmalarına imkân tanıyacak bir düzenleme yapabilirsiniz.
Çamur demişken, çamur görevi gören oyun hamurları da yaratıcılıklarını geliştirebilecek bir etkinlik. Pahalı oyun hamurları almanıza gerek yok. Evde undan yapılabilir.
Hamur demişken, kurabiye ya da pasta için hamur yoğurup beraber pişirip yemek de fena olmaz. Ancak kendisinin yapmasına ve tatmasına olanak sağlayın.
Hareket etmelerine izin verin. Özellikle 2-12 yaş dönemi çocuklar için dans, halay, sek sek, takla, kanepe veya yatakta zıplama, yakalamaca gibi oyunlar olmazsa olmaz.
Video çekme, şarkı söyleme, şarkı sözü ya da hikâye yazmak yaratıcılığı destekleyeceği gibi, bunları arkadaş ve akrabalarla paylaşmak eğlenceli zincirleme bir reaksiyon da başlatabilir.
Kâğıttan uçak, kuş, uçurtma yaparak balkondan uçurma yarışına girişilebilir.
Karantina sürecinde ciddi bir sosyal izolasyona maruz kaldıkları için duyusal entegrasyonları da desteklenmeli. Bol bol temas, gıdıklama, sarılma, kucaklama ve masaj uygun olabilir.
Destekleyici olduğu sürece arkadaşlarıyla video görüşme yapabilirler. Ancak ekrana fazlaca maruz kalmanın fiziksel ve zihinsel gelişim üzerinde olumsuz etkisi olduğu unutulmamalı.
Son olarak, çocuk gürültüsüne müsamaha göstermenin insani ve toplumsal bir sorumluluk olduğunu da hatırlatmak isterim.
Paylaş