Paylaş
8 YILDIR KÂBUSUN İÇİNDEYİM
İDDİALARI yeniden gündeme taşıyan Münevver’in kalbi acılarla dolu babası Süreyya Karabulut oldu. SABAH’tan Gül Kireklo’ya konuşan baba, “8 yıldır kâbusun içindeyim. O celladın cesedini görseydim belki ikna olurdum. Ama cesedini göstermediler. İntihar ettiğine inanmıyorum çünkü böyle bir celladın kendi canına kıyabileceğine inanmıyorum. Bayramdan sonra mezarın açılmasını talep edeceğim. Yoksa bu kâbus bitmeyecek” dedi.
AİLE İSTERSE HUKUKİ YOLLARA BAŞVURACAĞIZ
Karabulut ailesinin avukatı, Dr. Rezan Epözdemir’i aradım. Müvekkili, baba Süreyya Karabulut’un kafasında ciddi soru işaretleri olduğunu ve bayramdan sonra katilin mezarın açılmasını isteyeceğini o da gazeteden okumuş. Akabinde de iletişime geçmiş. Devamını kendisi anlatsın: “Kendisi telefonda biraz duygulandı ve bayramdan sonra konuyla ilgili bana döneceğini söyledi. Şayet müvekkillerden bu yönde bir talep gelirse Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 87. madde 4. fıkrası uyarınca, mezarın açılarak fethi kabir işlemi yapılması, doku ve DNA örneği alınarak, yeniden inceleme yapılması yönündeki talebimizi hemen Başsavcılığa sunacağız. Burada önemli olan müvekkillerin talebidir, avukat olarak görevimiz ise hak arama özgürlüğü kapsamında gerekli hukuki yollara başvurmaktır. Bayram sonrası, aileden bu yönde bir talep gelmesi durumunda, maddi gerçeğin ortaya çıkması, adaletin tecellisi için tarafımızca gerekli tüm hukuki yollara başvurulacaktır.”
ACIYI TETİKLEYEN O FOTOĞRAF
9 ay önce, vahşi cinayetin işlendiği evdeki kanepe üstünde, Garipoğlu ailesinin gülerek poz vermesi, o fotoğrafın sosyal medyada yayılması üzerine müvekkili Nagihan Karabulut’un kendisi ile iletişime geçtiğini belirten avukat, Dr. Epözdemir anne Karabulut’un mezarın açılması düşüncesini ilk kez o gün dillendirdiğini söylüyor ve “Benden hukuki süreç ile ilgili bilgi aldı. Sonuçları ve olası etkileri ile ilgili kendisine etraflıca bilgi verdim ama sonrasında, kendisi bu talep nedeniyle kamuoyunda yanlış bir algı uyanması ve insanların yıllar sonra bu konu üzerinden gündeme geliyormuş gibi düşünmesini istemediğini söyledi. Durumun kendisi ve ailesini üzebileceği ve yeniden böyle bir süreç yaşamak istemediğini de belirterek, mezarın açılmasını istemediğini söyledi” diyor.
FOTOĞRAF VE VİDEO KAYITLI TEŞHİS
PEKİ, cezaevinde ölen kişi katil Cem Garipoğlu mu değil mi? Avukat, Dr. Epözdemir şu yanıtı veriyor: “Ölüm haberini alır almaz müvekkillerimiz Nagihan ve Süreyya Karabulut ile Silivri Cumhuriyet Başsavcılığı’na gittik. Önce dönemin Cumhuriyet Başsavcısı sonra da Soruşturma Savcısı ile görüştük. Otopsi işlemi Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 87. maddesi son fıkrasına göre baştan sona kayda alınmıştı. Müvekkiller ile fotoğrafları ve DNA örnekleri üzerinden hazırlanan raporları inceledik. Savcı Hanım, Başsavcılık olarak yapılan incelemeler sonucu, ölenin Cem Garipoğlu olduğuna ilişkin kanaatlerinin kesin olduğunu ifade etti. Bunun üzerine çıkışta adliye önünde bekleyen basın mensuplarına müvekkiller ile açıklama yaptık ve dosyadaki fotoğraf- adli tıp raporları ve DNA incelemeleri neticesinde, ölenin Cem Garipoğlu olduğuna inandıklarını müvekkiller de ifade etti.”
YARGIYA GÜVENSİZLİK
GARİPOĞLU’nun öldüğü DNA örnekleri ile ispatlandı ise ölmediği, cezaevinden kaçtığı iddiası neden sürekli gündemde? Davadan çekilmesi için 3 milyon Euro teklif edilen ve bu süreçte tehdit edildiğini de bildiğimiz Avukat, Dr. Rezan Epözdemir mahkeme sürecinde yaşananlara işaret ediyor: “Olay yeri tutanaklarına geçmeyen yüksek miktardaki paranın akıbeti, cinayetin en önemli delili olan kamera kayıtlarının yok edilmesi, mahkemede yaşanan reddi hâkim süreci, avukat olarak aldığımız tehdit ve menfaat teklifleri ile mücadele etmek zorunda kaldığımız diğer tüm zorluklar nedeni ile Türkiye’de ceza muhakemesi kurumlarının iflas ettiği, sistemin sorgulandığı bir süreç yaşanmıştır. Tüm bunlar karşısında, yıllar geçse de kızları katledilen bir ailenin zihninde böyle soru işaretlerinin uyanması son derece normaldir.”
FETHİ KABİR YAPILABİLİR
Adli Tıp uzmanı, Prof. Dr. Nevzat Alkan, Cem Garipoğlu’nun Karaca Ahmet mezarlığına gömüldüğünü ancak ailenin olabilecek saldırılara karşı, mezar taşına ilk yıllarda oğullarının adını yazdırmadığını hatırlatıyor ve diyor ki: “Mezarlıklar Müdürlüğü’nde nereye gömüldüğü bilgisi vardır, isim olmasa da bu sorun olmaz.” Üzerinden 8 yıl geçti, mezar açılabilir mi? Prof. Dr. Alkan, “Fethi kabir yapılabilir, olmasında da sakınca yoktur. (Defnedilmiş bir cesedin post-mortem muayene için mezardan çıkarılması işlemine “fethi kabir” deniyor.) Ancak buna yargı karar verir. Öncelikle dava açılmalı. Üzerinden 8 yıl geçmesinin hiçbir önemi yok. Soru işaretleri varsa aile istediği zaman mahkemeye gidebilir” diyor.
MEZARI AÇTIRSINLAR
Diyelim mahkeme onayladı ve Cem Garipoğlu’nun mezarı açıldı. Ya sonra? Prof. Dr. Alkan, diyor ki: “8 yıl sonunda yumuşak doku kalmamıştır, kemik parçaları bulunacak muhtemelen. O parçalara DNA testi yapılacak. Alınan örnekler Garipoğlu’nun anne ve babasından alınan DNA örneği ile eşleştirilecek. Ama bildiğim kadarı ile bu zaten yapıldı! Buna rağmen ailenin aklında hâlâ en ufak bir şüphe varsa irdelenebilir, irdelenmelidir de. Bence mezarı açtırsınlar, bu iddialar da sonlansın.”
Paylaş