Paylaş
ESKİDEN AYIPLADIKLARIMIZ ŞİMDİ SUNULABİLİR BİRER META
Bir iletişimci ve 20 yıldır bu mesleği yapan bir haberci olarak hiçbir süzgeçten geçirilmeden servis edilen bu görüntülerin izleyenleri travmatize edeceğini düşünüyorum. Eminim, ‘Saçmalama, internet bunun gibi binlerce görüntü ile dolu’ ya da ‘İstemeyen izlemesin kardeşim’ diyenler illa olacaktır. E, tamam izlemeyelim de kaçamıyoruz ki! Milyonlarca kez paylaşıldığı için illa birine denk düşüyorsun. Kaldı ki ‘o’ anları çekmek için böylesi bir çaba harcanmasını da anlayamıyorum, anlayamayacağım da. Peki, bu durumun sosyolojik ya da psikolojik bir açıklaması var mı? Sosyolog ve psikolog, Dr. Serap Duygulu’yu aradım. ‘Ahlak’ vurgusu yaparak bakın neler söylüyor:
‘DUYGU’ VE ‘ACIMADAN’ UZAK
“Günümüzde birtakım değerlerimizi yok saydığımız bir gerçek. Mesela eskiden ayıp kavramı vardı. ‘Başkası ne der?’ diye düşünülürdü. Bu demek değil ki başkaları için yaşayacağız. Ama toplum baskısı ne kadar kötü ise bazı toplum kurallarının ortadan kalkması/yok sayılması da o kadar kötüdür. İki ucu yaşıyoruz. Arasını bulamadık. Ayrıca, modernleşme ile ‘sunum kültürü’ kavramı girdi hayatımıza. Artık her şey sunulabilir. Galata’da kendini ateşe veren genç örneğinde de olduğu gibi... Bir insanın eti ile, canı ile yanıyor olması bile ‘sunulabilir bir meta’ olmuş durumda. Kaybettikleri yakınlarının cenazesi başında fotoğraf çektirip ‘Allah rahmet eylesin’ mesajları atabiliyor artık insanlar. Sence burada acımızı mı paylaşıyoruz? Yoksa o acıyı başkalarına gösterip karşılığında ilgi, alaka, şefkat, onay ya da kabul mü almak istiyoruz? ‘Yeter ki ilgi göreyim, benden konuşsunlar’ ya da ‘İlk ben paylaştım’ gibi bir ego, başarı peşinde miyiz? Ben söyleyeyim. Bu tarz paylaşımlarda ne yazık ki duygu yoktur. Her biri acıma hissinden uzak. Artık olan bitene müdahale etmek yerine seyirci kalmayı tercih ediyor, çekerek, fotoğraflayarak ve paylaşarak başkalarını da seyirci etmek istiyoruz ki bu da kendimizi çok önemli bir insan hissetmek gibi bir yanılgı içine düşürüyor.”
‘AN’LIK PAYLAŞIMLARA DİKKAT
“Artık ‘yurttaş gazeteciliği’ diye bir kavram var. Geleneksel medya; kamerası, foto muhabiri, muhabiri ile olay yerine gelip, olayı belgeleyip editörüyle süzgeçten geçirerek yayına hazırlar. Etik ahlak bunu gerektirir. Ancak yurttaş gazeteciliği ‘an’lıktır, olayı, görüntüyü ham hali ile süzgeçten geçirmeden; ‘Ben oradaydım’, ‘İlk ben çektim, ben paylaştım!’ mantığı ile yayınlar. Tüm bu paylaşımlar toplumu travmatize ettiği gibi şiddettin de bir parçası. Ayrıca anlık, sansürsüz bu paylaşımları bazı kesimler kendi çıkarları için; birilerini kışkırtmak, belli bir kesime karşı düşmanlık oluşturmak ya da kabul ettirmek adına rahatlıkla kullanabilir, ki kullanıyorlar da. Mesela, Boğaz’da yaşanan ahlaksızlık ile alakalı, ‘Mültecilermiş’ gibi yanlış bir bilgi dolaşıma sokuldu. Ve binlerce kez paylaşıldı.
O nedenle siyasi, ekonomik, toplumsal fark etmez, muktedir sahiplerinin acil önlem alması, toplumu bir arada tutan dinamikleri yeniden ayağa kaldırması lazım.”
ANLIK PAYLAŞIMLARI ENGELLEYECEK BİR ALGORİTMA YOK
Konu sosyal medya olunca akla elbette geçtiğimiz hafta Meclis’e sunulan sosyal medya düzenlemesi ile ilgili yasa tasarısı geliyor. Muhalefet milletvekilleri tasarıyı ‘‘sansür yasası’ olarak nitelerken AK Parti Grup Başkanvekili Mahir Ünal, ‘kamu barışına karşı suçlar’ kapsamında yapıldığına dikkati çekti. Birçok Avrupa ülkesinde benzer yasal düzenlemeler var. Söz konusu ülkelerde düzenlemelerin, özellikle halkı kin ve düşmanlığa yöneltmesinin, farklı din ve milletlere hakaret ederek nefret ve ayrımcılığa zemin oluşturulmasının önüne geçilmesi amaçlarıyla yapıldığını belirten SODİMER Başkanı Prof. Dr. Levent Eraslan, Türkiye’nin Alman NetzDG yasasını örnek aldığını belirtiyor. Prof. Dr. Eraslan, Avukat Tuğçe Topçu Okur ile yeni düzenlemeyi uluslararası değerlendirmelerle karşılaştırarak rapor haline getirdi. Sonuç bölümünde: “Teklifteki madde içeriklerinin ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekmekle birlikte gelişen ve değişen teknoloji ile internetin sınır ötesi oluşu, bilginin erişimini kolaylaştırması noktalarında, söz konusu ortamların kötü niyetli kişilerin kullanımına da açık olması sebebiyle yeni yasal düzenlemelere ihtiyaç vardır, yerinde olmuştur” deniliyor.
YAPAY ZEKÂ YETMİYOR
Avustralya’daki sosyal medya düzenlemesi 2014’te TV sunucusu Charlotte Dawson’ın Twitter’dan maruz kaldığı siber zorbalığın ardından, İngiltere’deki ise 14 yaşında bir gencin Instagram’da şiddet içeren görüntüleri izledikten sonra yaşamına son vermesi ile gündeme gelmişti. Bu tarz ‘an’lık paylaşımların ise yasa ile engellenemeyeceği, bunun servis sağlayıcı tarafından yapılması gerektiğini söyleyen SODİMER Başkanı Prof. Dr. Levent Eraslan, “Maalesef bunu başarabilecek bir algoritma yok. Sosyal mecralarda geleneksel medyada olduğu gibi editoryal süreçler de yok. Yapay zekâ ile durumu idare etmeye çalışıyorlar ancak yeterli olmuyor. Sıkı takip lazım. Hazırlanan yasa ise sosyal mecralara ancak ceza kesebilir” diyor.
Paylaş