Paylaş
ÇOCUKLAR KAYBOLMUYOR BİZ KAYBEDİYORUZ
TÜİK verilerine göre, 2008 ile 2016 yılları arası 104 bin 531 çocuk kayboldu. Peki son 8 yıldır durum ne derseniz, söyleyemem çünkü kaç çocuğun kaybolduğuna dair veri paylaşımı 8 yıl önce durduruldu. Kayıp çocukların bulunabilmesi, başka çocukların kaybolmaması için önlem almak adına “Türkiye’nin kayıp çocukları” başlığı ile CHP Genel Başkan Yardımcısı Burhanettin Bulut, geçtiğimiz yıl bir soru önergesi verdi ancak sonuç alınamadı.
UMUT OTOBÜSÜ GARAJA ÇEKİLDİ
90’larda iyi bir haber izleyicisi olanlar hatırlayacaktır. 23 yaşındaki oğlu evinin önünden kaçırılan İsmet Özbilici, 1992’de Yakınlarını Kaybetmiş Aileler Derneği’ni (YARKAD) kurmuş, baba Özbilici’nin vefatı ile dernek başkanlığını üstlenen oğlu Zafer Özbilici ise kayıp kişilerin fotoğraflarıyla donatılan ve Türkiye’yi gezen, “Umut Otobüsü” projesini başlatmıştı. Ki bu otobüs sayesinde bin 800 kişi bulundu. Ancak önce pandemi, ardından ekonomik sebeplerle şoföre ödenecek maaş dahi bulunamayınca “Umut Otobüsü” garaja çekildi.
KAYIP ÇOCUK SAYISI BELLİ DEĞİL
32 yıldır kendi abisini de arayan, Başkan Zafer Özbilici’yi aradım. Diyor ki: “Yani kayıp rakamlarını bilmediğimiz için aslında bu konunun ne kadar önemli olduğu da tam anlaşılmıyor. 2014’te, İçişleri Bakanlığı Kaçakçılık İstihbarat Hareket ve Bilgi Toplama Dairesi Başkanlığı (KİHBİ) 6 binden fazla çocuğun kayıp olduğunu duyurdu. Bu, korkunç bir rakam! Tabii bu rakamlar içinde ‘kaçırılan’ ya da ‘kaçırıldığından şüphe edilen’ çocuk sayısı yüzde 1-2. Bu, sevindirici. Çünkü kayıp çocuk kategorisine ailevi- ekonomik sebepler ya da macera tutkusu ile evden çıkıp, 1-2 saatliğine kaybolan, kendi isteği ile evi terk eden ve bunu süreklilik haline getiren çocuklar da yurttan kaçan- geri dönen, ebeveynlerin ayrılık sonrası kaçırdığı ve kaza sonucu (kuyuya düşme gibi) kaybolan çocuklar da dahil ediliyor.”
PEDOFİLLERE DİKKAT
Peki ya kaçırılan ya da kaçırıldığından şüphe edilen çocuklar? Yanıtı şu: “Biz başlarda bu çocukların kaybının organ mafyası ile alakalı olduğunu düşünüyorduk. Abimin de hep bu sebeple kaybolduğuna inandım ama yetkili kurumlar bu şüpheye dair bugüne kadar somut bir bilgiye ulaşamadı. Bir yoğun şüphe de ‘pedofili’ vakaları olabileceği yönünde. Aslında bu çocuklar kaybolmuyor, biz kaybediyoruz. Ailelere büyük görevler düşüyor. Çocuğa yabancılarla mesafeli olması öğretilmeli. Ama unutulmasın ki benzer bir tehlike akrabalar, yakınlar ve komşular için de var. Boş vermişlik, komşulara ya da aile bireylerine aşırı güven, anlık dikkatsizlik, çocukla kurulamayan iletişim... Bunlar hep kayba neden olan önemli başlıklar.”
ÇOCUKLARIN KIYAFETLERİNİ HEMEN YIKAMAYIN
Özbilici’nin önemli bir de uyarısı var: “Özellikle bilmediğiniz bir yere gittiyseniz, rutinde olduğu gibi çocuklarınızın kıyafetlerini hemen yıkamayın, en azından birkaçını kirli saklayın. Zira olası bir kayıp vakasında kokuya duyarlı köpekler bu sayede çocuğu daha kolay bulabilir. Tırnakları ya da saçlarını da atmasınlar ki kötü bir durum halinde test için kullanılabilsin.”
FAİLLER GENELLİKLE AİLE YA DA ÇEVRESİNDEN ÇIKIYOR
Adli tıp uzmanı Prof. Dr. Halis Dokgöz, kayıp süresi uzadıkça kaybolan çocuğu sağ bulma ihtimalinin azaldığını belirterek, “Dolayısıyla ortada bir kayıp varsa mümkün olduğundan daha çabuk harekete geçilmeli. Aksi takdirde çocuğu canlı bulma ihtimali düşüyor. Bir de bu kayıp çocuklar meselesinin arkasından yabancılar değil de genellikle amca, dayı, kuzen ya da komşu gibi ailenin tanıdığı, bildiği kişiler çıkıyor. Bu konuda bir istatistik yok ancak medyaya yansıyan ve çalıştığım vakalar üzerinden söylemem mümkün ki bu çocuklar, genelde güven duyup, beraber gittikleri kişilerin kurbanı oluyorlar. Organ mafyası ya da çocuk sahibi olamayanlar için çocuk kaçırma ihtimali hep dillendirilse de bugüne kadar hiç karşılaşmadım. Çocuklar ya bir hata ya bir ihmal sebebiyle ‘kazara’ kayboluyor ya da yakınları- güven duyduğu- tanıdığı kişiler tarafından kaybediliyorlar” diyor ve şu hatırlatmayı yapıyor: “Aileler çocuklarının sadece eğitim, sağlık, barınma ihtiyaçlarını karşılamak değil yaşam çerçevesini çizmek ve takip etmekle de yükümlü. ‘Saldım çayıra Mevla’m kayıra’ zihniyeti, çocukları hedeflere açık hale getiriyor. Şu da unutulmasın; kayıp kişi ölü bulunmuş ve üzerinden zaman geçmiş olsa dahi otopsi ve olay yeri incelemede toplanan deliller ile ne zaman ve nasıl öldüğü belli olur. Asla sır olarak kalmaz.”
Paylaş