Paylaş
Karakoldan sadece 10 adım ötede, hakkında onlarca kez şikâyetçi olduğu eski nişanlısı tarafından katledildi. İnsan ister istemez kendine şu soruyu soruyor: Bir kadın avukatın dahi kendini koruyamadığı bir ortamda biz nasıl korunacağız? Kadın cinayetleri nasıl duracak?
ABLAM ‘MELEK GİBİYDİ’
DİLARA Yıldız’ın kız kardeşi Merve Yıldız ile konuştum. Ablasının, katili Oktay Dönmez’den agresif yapılı biri olduğunu görünce ayrılmak isteğini belirterek, “Ama ablamın peşini bırakmadı. Tehdit ediyordu. Hakkında uzaklaştırma kararı var. Yaşadığı sitenin güvenliğine de haber verdik, ‘İçeri almayın!’ diye. Aklım almıyor! Buna rağmen o katil çilingir ile eve giriyor. Bu nasıl olur? Ablamı silahla rehin alıyor. ‘Açım’ demiş, kandırmış. Müdahale etmeleri kolay olur diye, karakolun yanındaki bir restorana götürmüş onu. Ama yetişemedik. Melek gibi bir insandı. Ablamı koruyamadık” dedi.
KOLLUK KUVVETLERİNE EĞİTİM ŞART
İstanbul Kadın Kuruluşları Birliği Koordinatörü ve Baro Başkan Yardımcısı, avukat Nazan Moroğlu, meslektaşının katledilmesinin devletin kadınları koruyamadığının göstergesi olduğunu söylüyor ve “Yaşamından endişe duyduğunu bildirmesine, koruma kararı aldırmasına, polise haber verilmesine rağmen öldürülen bir kadın! Yaşananlar elbette o restorana giden polis memurlarının suçu değil! Ancak yıllardır, kolluk kuvvetlerinin bu tarz olaylarda nasıl davranılması gerektiği ile alakalı eğitim alması gerektiğini söylüyoruz. O polisler üniformalı değil sivil kıyafetli olsaydı, hemen 10 adım ötesindeki karakol ile zamanında iletişim kurulabilseydi Dilara belki şimdi yaşıyordu” diyerek her olayın niteliğine uygun davranmak gerektiği hatırlatmasını yapıyor.
KADIN-ERKEK EŞİTLİĞİ
Peki, kadın cinayetleri nasıl duracak? Avukat Moroğlu, anahtar kelimenin ‘Kadın-erkek eşitliğine inanmak’ olduğunu söyleyerek, şöyle devam ediyor: “Kadın ile erkeğin eşit olmadığının düşünüldüğü bir zihniyette şiddetin katlanarak arttığını, yasaların tam anlamı ile uygulanmadığını, tek imza ile İstanbul Sözleşmesi’nden geri adım atılmasının, cezasızlık kültürünü tetikleyerek bu cinayetlere yol açtığını bir kez daha görmüş olduk. Bir çağrımız var. İlk çağrı, Milli Eğitim Bakanlığı’na. Okul öncesi eğitimden başlayarak, şiddet ve toplumsal cinsiyet eşitliği konuları ders olarak okutulmalı. İkinci çağrı, İçişleri Bakanlığı ile Emniyet’e. Kolluk kuvvetlerine kadına şiddet konusunda özel eğitim verilmeli. Ve son olarak, kadının sadece ailenin bir parçası olarak görülmediği, birey olarak görüldüğü Kadın ve Eşitlik Bakanlığı kurulmasını talep etmekteyiz. ‘Yasaları uygulayın! Kazanılmış haklarımıza dokunmayın!’ diyoruz.”
ŞİDDETİ NORMALLEŞTİRMEKTEN VAZGEÇİN
Kadın Cinayetlerini Durduracağız platformu Genel Temsilcisi Gülsüm Kav, Dilara Yıldız cinayeti ile Türkiye’de hiçbir kadının güvende yaşamadığının ispatlandığını söylüyor ve şöyle devam ediyor: “Dilara, kadınların hayatta kalmak için nasıl çaba verdiğinin ancak buna rağmen korunamadıklarının sembolü. Kadına şiddet meslek tanımıyor. Avukat, doktor, gazeteci, genç, yaşlı, çocuk! Ortak payda, korunamadığımız.”
6284 ETKİN UYGULANSIN
“Şiddet uygulayanlara uzaklaştırma, yakın koruma gibi birçok tedbiri düzenleyen, haklar tanıyan 6284 sayılı kanun etkin olarak uygulanmıyor. Faillere caydırıcı cezalar verilmiyor. Dünyanın tüm kadınlarını koruyan İstanbul Sözleşmesi’nden de çekildik! Yanı sıra siyasilerin ve yetkililerin erkeklere güç verecek söylemleri var. Örneğin, Yargıtay Başkanı, ‘Sanki sadece Türkiye’de kadın cinayetleri işleniyormuş gibi bir algı yaratılıyor’ dedi. E, buyurun. Durum ortada. Bu cinayetlerin durmasını sağlayacak yargı görevi kendilerinde. Yasaları uygulasınlar. Bu tarz söylem ve hareketlerle, şiddetin normalleştirilmesi de acil olarak bırakılmalı. Aksi takdirde kadın cinayetlerini durdurmak mümkün olmaz. Bırakın koruma kararı aldırmayı, korkudan kafasını evden dahi çıkaramayan yüzlerce kadın var. Bir işleyiş, bir zihniyet değişimi şart.”
Paylaş