Paylaş
BM BUNU 'DUR' DESİN
İHH Yönetim Kurulu üyesi Osman Atalay: “Mülteciler için BM’nin özel olarak uyguladığı bir prosedür vardır. Yunanistan’ın özellikle savaştan kaçan insanları sınır kapısında aynı şekilde taciz etmesi, tamamen insan hakları ihlalidir. Burada en büyük iş Birleşmiş Milletler Yüksek Komiserliği’ne düşmektedir. Yunanistan’ın sınırda bekleyen insanlara karşı yaptığı bu uygulamanın yıllardır sivillerin üzerine bomba yağdıran Esad ve Rusya’nın yaptığından ne farkı var? BM ve Avrupa Parlamentosu buna bir ‘dur’ demelidir.”
AVRUPA SINIFTA KALDI
Berlin Humboldt Üniversitesi’nden Dr. Begüm Başdaş Yunanistan ve mülteci hakları alanında araştırmalar yürüten bir isim. Avrupa’nın mülteci meselesinde sınıfta kaldığını söylüyor. Yunanistan-Türkiye sınırında yaşanan ve ‘sınır güvenliği’ adı altında uygulanan aşırı güç zaten bunun yansıması. Başdaş, “Özellikle Batı Avrupa, Suriye iç savaşının başladığı günden bugüne, birçok mültecinin ulaşmak, güvenli bir hayat kurmak istediği destinasyondu. Ancak aynı Avrupa, bütün bu süreçte uygulamaya koyduğu politikalarla mülteci ve sığınmacıları kendi sınırları dışında tutmaya yönelik çalışmalar yürüttü. Avrupa kendi rahatı bozulmasın diye sınırlarında güvenli hayat talep eden mültecilerin sorumluluğunu almaktan kaçındı. Mülteci meselesini Yunanistan, İtalya gibi sınır giriş ülkelerinde tutarak, sorumluluğu Türkiye’nin omuzlarına bırakarak adına ‘göç sorunu’ dediği bir politika benimsedi. Yani Avrupa, uluslararası bir sorumluluk paylaşımı yerine ‘Nasıl bir politika izlerim de mülteciler AB sınırlarına giremezler?’ üzerinden çalışmalarını tamamladı” diyor.
AŞIRI SAĞ YÜKSELİŞTE
Başdaş şöyle devam ediyor: “AB üyesi Yunanistan tek başına sınır muhafızlığı görevini üstlendi. İçeride de ekonomik krizle uğraşıyor. Mülteci ve sığınmacıların koşullarının yönetilmesi konusunda da hayli yetersiz. Midilli Adası’ndaki Moria kampının kapasitesi 3 bin. Etrafında yaşamak zorunda bırakılanların sayısı ise 22 bin. Bu durum aşırı sağın yükselmesine sebep oldu. 6 ay önce hükümeti kuran Yeni Demokrasi Partisi’nin ilk günden itibaren açıkça yürüttüğü mülteci karşıtı politikalar, aşırı sağcıları besledi. Her iki lafından biri ‘sınır güvenliği’ olan Yeni Demokrasi hükümetinin savunduğu agresif sınır politikaları nedeniyle bugün sınırdaki mültecilere şiddet uygulanıyor. Avrupa, artık bu durumla yüzleşmek zorunda. Korku politikalarına teslim olmak yerine elini başına yaslayıp ‘Ben kimim’ diye düşünme zamanı.”
SIĞINMA EN TEMEL HAK
Uluslararası Göç ve Mülteciler Derneği Yönetim Kurulu üyesi Prof. Dr. Yusuf Adıgüzel’e göre sınırda yaşananlar İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 14. maddesine aykırı. Adıgüzel, “Her insanın zulüm karşısında, başka ülkelere sığınmaya ve bu ülkelerde sığınmacı işlemi görmeye hakkı vardır. Dolayısıyla hiçbir ülke, kaynak ülkesindeki zulüm nedeniyle sınır kapısına dayanmış kişileri almama lüksüne sahip değildir. Bütün ülkeler mültecilere karşı sorumludur. Ülkesindeki zulümlerden ve gayr-ı insanî durumlardan kaçarak gelmiş bu insanlara yapılan insanlık dışı muameleler kabul edilemez. Yunanistan’ın döverek, işkence ederek, botlarını batırarak, geri iterek yaptığı uygulamalar hukuki ve ahlaki değildir” diyor ve ekliyor: “Avrupa ülkelerine sığınmak isteyen bu kişilerin mültecilik prosedürlerine güven içinde ulaşması sağlanmalıdır. Yunanistan etik olarak bu insanları kendi sınırları içine alıp başvurularını değerlendirmeli, ondan sonra mültecilik hakkı verilip verilmeyeceğine karar vermelidir.”
BİZ BÖYLE DAVRANMADIK
Türkiye’nin yıllardır büyük bir düzensiz göçmen baskısı altında olduğunu da söyleyen Adıgüzel, şöyle devam ediyor: “Son 5 yılda yakalanan düzensiz göçmen sayısı 1 milyon 250 binin üzerinde. Buna yaklaşık 4 milyon Suriyeliyi de ekleyin. Türkiye bugüne kadar kurduğu kamplarla büyük bir yükü üstlenirken BM ve AB, Türkiye’yi sadece övmekle yetindi. Almanya 1 milyon mülteci için yıllık 20 milyar Euro civarında bütçe ayırırken Türkiye bunun 5 katı mülteciyi misafir etti. Yunanistan sınırına dayanan mültecilere yardımı bırakın, daha 4. günden şiddet uygulamaya başladı. AB, Türkiye’ye ‘Doğu sınırlarını aç, batı sınırlarını kapat’ diyor. Ancak kendisi Avrupa kalesindeki konforundan vazgeçmiyor. Mültecilik bir sorun ise sadece Türkiye, İran, Lübnan, Ürdün’ün değil, bütün dünyanın sorunudur.”
Paylaş