Paylaş
Toplumların ve ülkelerin temelleri, sahip oldukları eğitim sistemleri üzerinde yükselir.
Biz Türkler, devlet ve millet hayatımızda, eğitimle ilgili çok acı tecrübeler yaşamış olmamıza ve bu yüzden nesillerimizi ve devletimizi kaybetmiş olmamıza rağmen, ibret alıp dersler çıkarmadık ve bir türlü gerekli önlemleri almadık.
Osmanlı’nın son döneminin Maarif vekillerinden Emrullah Efendi’ye atfedilen bir söz vardır: ‘Şu okullar olmasaydı maarif ne güzel idare edilirdi!’ Bu sözün bile ne manaya geldiğini bilmeden, araştırmadan gülüp geçiyor ve hatta bu durumu ecdadımızla alay konusu yapıyoruz.
Halbuki bu söylemin gerçeğini, neden söylendiğini bilsek gülmek yerine oturup ağlayacağız! Böylece, şimdiye dek ağlanacak halimize gülmüş olduğumuzu da anlamış olacağız.
Oysaki adamcağızın döneminde, Osmanlı ülkesinin muhtelif yerlerinde yabancı okulları açılmış ve bunlar vasıtasıyla Türk gençleri devşiriliyordu. Bakan, tehlikeyi görüyor lakin elinden bir şey gelmiyordu.
Zira şeklen bakanlığa bağlı bu okulların müfredat programlarını yabancılar belirliyor ve derslerin çoğu yabancı (misyoner-casus) öğretmenler tarafından veriliyordu.
Devşirdikleri bizim çocuklarımız marifetiyle içeriden, devşirenler de dışarıdan el ele vererek koca bir imparatorluğu yer ile yeksan ettiler.
Yeni devleti kurarken akıllanır gibi olduk ve eğitim sistemimizi millileştirdik. Yalnızca eğitimimizin ve savunmamızın başına ‘milli’ kelimesini yazarak, özümüze dönmek istediğimizi vurguladık.
Ama gelin görün ki 1947 yılında İnönü, eğitimin başındaki ‘milli’ kelimesine dokunmadı ama sistemi bütünüyle yabancılara (ABD’li uzman ve ABD Büyükelçisine) teslim etti.
Bu da yetmedi, dershanelerle başlayıp okullar zinciriyle devam eden FETÖ’nün mankurtlaştırma projesi, yalnızca eğitimimizi değil tüm devlet sistemimizi felç etti.
Meydan yerinde kendisinden başkasını görmeyen FETÖ, üst üste darbelerle ülkemizi bölüp küçük parçalar halinde emperyalizmin emrine sokmak için yırtındı.
ABD, satın aldığı bir sümüklü, sözde din adamı (gerçekte şeytanın ta kendisi) marifetiyle; eğitimle, her kurumdaki insanımızı devşirdi ve bunları, devletimiz ve milletimiz aleyhinde kullandı. Bütün bir millet olarak biz ise, devletçe ve milletçe uyuduk, uyutulduk!
O halde; üzerine titreyeceğimiz ve ‘milli’liğinden bir milim taviz vermeyeceğimiz yegâne konumuz eğitimdir.
Eğitimle yatıp eğitimle kalkmalıyız.
Ne yapıp edip kendi insanımızı yeniden fabrika ayarlarına, kendine, kendi değerlerine döndürmeliyiz.
Kendine inanan, çalışan, üreten ve çalışıp ürettikçe yarınlarına güvenle bakan nesiller yoğurmaktan başka çaremiz yoktur.
Bakınız; sadece adında ‘milli’ olan eğitim sistemimize rağmen, imalat hataları sayesinde bugünlere gelebildik.
Bir de imalatın tümünün düzgün olduğunu düşünün ve yarınlardan umutlanın.
Yarın 24 Kasım Öğretmenler Günü. Rütbelerin en üstününe sahip öğretmenlerimiz, iyi ki varsınız; milletimizin hamurkârları, meşale tutucuları, yol göstericileri. Elleri öpülesi öğretmenlerimize ömür boyu sağlık, başarı, mutluluk ve esenlikler dileriz.
Paylaş