Paylaş
Davalarının insanı siyasetçiler yok mu? Elbette var lakin bunların sayıları sanıldığından çok ama çok azdır. Sayıları çok az olan bu dava insanı siyasetçiler hem davalarında ve hem de bulundukları kurum ve kuruluşlarda (siyasi partilerde) lokomotif görevi görürler.
Güttükleri davaları da bulundukları kurum-kuruluş ve siyasi partiler de bu denli idealist dava insanlarının omuzlarında yükselir.
Diğer kahir ekseriyetinin davası ise, nefsidir, nefsinin arzularıdır, makamdır, şöhrettir, paradır vb. Öyle ki, o varsa, davası ve partisi vardır, kendisi yoksa, dava da parti de yoktur. Bu durumu, yakın çevrenizdeki siyasetçilerde pekâlâ görebilirsiniz.
Şimdi sorarım size; davası ‘Millî Görüş’ olanların, AK Parti’nin dışındaki partilerde ne işleri vardır? Erbakan’ın dillendirip yapamadıklarını, Erdoğan ve AK Parti gerçekleştirmedi mi? Şu hâlde; davası ‘Millî Görüş’ olanın, Erdoğan ve AK Parti’ye karşı çıkmaları, daha açık ifadesiyle karşı tarafın değirmenine su taşıyıp, AK Parti’ye kaybettirmek için çırpınmaları hangi dava insanlığına sığar?
Hangi ahlaka ve hangi erdeme sığar?
Hatırlayın; İstanbul’da AK Parti adayı Binali Yıldırım çok az bir oyla kaybettiğinde, Saadet Partili bir yetkili televizyonlara çıkıp ‘Biz kaybettirdik’ diye övünmemişler miydi?
Dikkat buyurun; kendileri kazandığı için övünmüyor, AK Partiliye kaybettirip, CHP’liye kazandırdığı için sevinç çığlıkları atıyor! Bu hal Milli Görüş hali ise, gayr-ı milli hal hangisidir?
İstanbul’da bulunduğum ilçedeki olaya bakın; kişi, vaktiyle bu ilçeden AK Partili olarak belediye başkanı seçilmiş. Döneminin sonuna doğru bir sürü şaibeli soruşturmalar geçirmiş ve uzun süre tutuklu kalmış. Sonra çıkmış ve iş hayatına atılmış.
O günden beri her seçimde, yine AK Parti’den aday adayı olarak boy gösteriyor lakin aday yapılmıyor. Kızıyor, aynı ilçeden bağımsız olarak belediye başkanlığı seçimlerine katılıyor; kaybediyor.
Bu kez de yine AK Parti’den aday adayı oluyor. Bu sırada katıldığı her toplantıda ve çıktığı her televizyonda yaptığı konuşmalarda, davalarının liderini (Erdoğan’ı) ve mensubu (!) olduğu AK Parti’yi yere göğe sığdıramıyor. Ama ne zaman ki, kendisi aday yapılmıyor, kızılca kıyamet kopuyor.
Adaylığı kazanılmış hakkı bilip, başkasının adaylığına tahammül edemiyor ve adeta şuurunu kaybederek, ağzından çıkanı kulağı duymaz hale geliyor.
Erdoğan’ı, Filistinlilere soykırım uygulayan İsrailli yöneticilerle eş görüp, ‘zalim’ benzetmesi yapıyor ve bunu sosyal medyada yayınlıyor.
Bununla da yetinmeyip, yine Millî Görüş geleneğinden gelen başka bir siyasi partinin kapısını çalıyor veya onlar kendisini davet edip, kabul ediyor ve o AK Parti’ye rakip olarak seçimlere katılıyor.
Aynı hatayı daha önce de bağımsız aday olarak yapmış ve aldığı oylarla seçilememiş ama bir bölen olarak kalmıştı.
Şimdi de aynı hatayı tekrarlıyor; benden sonrası tufan diyerek, AK Parti’ye vereceği zararın hazzıyla yaşıyor.
Sorsanız, en büyük dava insanı bunlardır zira kendileri bulunmaz Hint kumaşıdırlar.
Bu denli megaloman tipler, bilmezler mi ki, güneş, bunlardan önce de doğuyordu, kendilerinden sonra da doğacaktır. Bu zavallılar bilmiyorlar mı ki, mezarlıklar, kendisini vazgeçilmez sanan insanlarla doludur.
İhanetlerinde boğulan bu tiplerin davası olabilir mi?
Paylaş