Paylaş
Bu dönem zarfında iki kez anayasa yapıp yürürlüğe koyduk. Birinci yaptığımız (1961 Anayasası) bol geldi deyip 82’de daha darını (antidemokratik) tasarlayıp yaptık.
Onu da değiştire değiştire yamalı bohçaya çevirdik, baktık ki işin içinden çıkamıyoruz, büsbütün sistemi değiştirdik.
Çünkü her iki anayasa da ‘vesayet’le illetliydi. Şeklen var olan demokraside, davullar iktidarların boyunlarında, tokmak ise her daim vesayet odaklarının ellerindeydi. Zavallı iktidarlar, kendilerinin yapmadığı veya yapmak zorunda bırakıldıkları yığınla yanlışın hesabını, kendileri bilerek ve isteyerek yapmış gibi veriyorlardı.
Evet, seçimden seçime sandık milletin önüne konuluyordu ancak sandıktan çıkan iktidarlar bir türlü muktedir olamıyordu. Senato (82 Anayasası ile kaldırıldı), Cumhurbaşkanlığı, yargı ve bürokrasi (askeri ve sivil), iktidarların başları üzerinde Demokles’in kılıcı gibi duruyordu.
Hangi iktidar olursa olsun, yerlilik ve millilik adına bir adım attığında, iç ve dış vesayet odakları el ele vererek mahut iktidara, geriye doğru iki adım attırıyordu.
Laflarını dinletemedikleri iktidarları ise büsbütün ortadan kaldırıyor ve sözde partiler üstü (ne demekse) hükümetler kurup, dışarının isteklerini yerine getiriyorlardı. (Haşhaş ekiminin yasaklanması, Yunanistan’ın yeniden NATO’nun askeri kanadına dönüşüne Türkiye’nin müsaade etmesi vb.)
Özetle söyleyecek olursak, parlamenter sistemi beceremedik. Milletin hakemliğine rıza gösteremedik, milletin hakemliğiyle yetinemedik. Hep başka dayanaklar, tutamaklar, sığınaklar aradık.
Bunun da sebebi gayet açıktı: Biz hiçbir zaman millete, milletin seçtiklerine güvenmedik, güvenemedik!
Halbuki demokrasilerde iktidarlar sandıkla gelir sandıkla gider. Sandıkla gelen, dört başı mamur iktidarını (hizmetlerini) gerçekleştirsin ki, millet de bunları değerlendirip kanaatini o şekilde sandığa yansıtabilsin.
Demokrasimizin önündeki bu engelleri kaldırmak ve milletin hakemliğini her şeyin üstünde tutmak için başkanlık sistemine geçtik. Bir senedir, bu sistemi hem yerleştiriyor ve hem de aksayan yönlerini not ediyoruz.
Bu sistemi tam manasıyla görebilmemiz için en az iki dönem geçmesi lazım.
Yerel seçimlerin sonucuna bakıp sistem tartışması başlatmak ve eski sisteme dönüşün çığırtkanlığını yapmak kimseye bir yarar sağlamaz. Eski sisteme geri dönmek ne demek biliyor musunuz? Önümüzdeki seçimsiz dört yılı heba edip seçimlerle ve referandumlarla geçirmek demektir.
Bu milletin bunca kıymetli vaktini zayi etmeye kimsenin hakkı olmasa gerektir.
Bu sistemin aksayan yönleri yok mu, elbette var. Bunları dile getirip gidermeye çalışmak yerine, eskiye dönüşü dillendirmek, milletimiz adına tek kelimeyle ‘fetret’ devri oluşturmaktır.
Oluşacak böylesi bir devirde de ancak iç ve dış vesayet odakları bayram eder.
Millet ise ödediği ve ödeyeceği bedelle kalır!
Paylaş