Paylaş
Yunusumuz ne güzel söylemiş:
“Söz ola kese savaşı,
Söz ola kestire başı,
Söz ola ağulu aşı,
Bal ile yağ ede bir söz.”
Dokunulmazlık zırhına bürünen politikacı, muhatabına hakaret etmeyi, onu aşağılamayı maharet sayıyor. Bunu yaparak, yandaşlarının gözünde büyüyeceğini zannediyor.
Kendisi gibi üç-beş kişi böyle düşünebilir lakin halkın kahir ekseriyeti bu durumu yadırgar, hoş karşılamaz ve kem söz sahibine aittir der.
CHP Mersin Milletvekili’nin belli ki ağzının ölçüsü yok. Türk ordusu için ‘satılmış’ gibi iğrenç bir ifade kullandı. Aynı milletvekili dün de Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de sismik araştırma yapmamasını dillendirmişti. Ve belli ki bu ağzın sahibi de yok!
Sonradan yaptığı açıklamada, “Ben bunu Sakarya’daki Tank Palet Fabrikası için söyledim” dese de zırva tevil götürmez. Milyonlarca kişinin anlayamadığını bir siz mi doğru anlıyorsunuz?
Ayrıca Tank Palet Fabrikası satılmadı ki... 25 yıllığına BMC-Katar ortaklığına kiraya verildi. Yerli BMC şirketinin payı yüzde 51. Burada bir düzeltme yapalım: Buranın sadece adı ‘Tank Palet’; burada tank yapılmıyordu, fırtına obüsleri üretiliyordu. Onların da üretimi durmuştu. Zira Suriye harekâtlarından sonra, Almanya bize ambargo uyguladı ve bu motorları vermemeye başlamıştı.
TBMM’de Savunma Komisyonu üyesi olarak görev yaptığımdan yakından biliyorum: Devletimiz, tank ihalesini önce 7 milyar dolar bedelle Koç’un savunma firmasına verdi. Ülkemiz yedi yıl bekledi, sonunda motoru ithal etmeye kalktılar. Yani Koç, taahhüt ettiği sürede motoru üretemedi.
Devletimiz ihaleyi iptal edip yeniledi, en iyi teklifi veren BMC ihaleyi aldı. BMC, Katarlı bir firma ile ortaklık anlaşması imzaladı. Üretilecek Altay tankının tüm mülkiyet hakları TSK’ya ait olmak kaydıyla ASELSAN, HAVELSAN, TÜBİTAK gibi firmalarımız da projeye dahil edildi. Ortaklık sadece hasılat paylaşımı şeklinde olacak, Katar sadece sermaye ortağı olacak ve tankın üzerinde herhangi bir hak iddia edemeyecek.
İşte Türkiye’nin yerli ve milli tank üretmesini hazmedemeyen dış güçler ve onların içimizdeki uzantıları, bu yerli ve milli hamleye karşı iftira kampanyası başlattılar.
Kimileri tank fabrikasını, kimileri orduyu, kimileri de Türkiye’yi sattığımızı söyleyip, yazıp çizdi.
Katar yerine başka Batılı bir şirket olsaydı, bu vaveyla koparılacak mıydı? Aynı Katar devletinin Batı’nın birçok ülkesinde milyarlarca Euro’luk yatırım ve ortaklıkları var. (Sadece Almanya’da 25 milyar Euro’luk yatırımı var.)
Katar, dost ve müttefikimiz olan bir ülke. Küçük ama zengin bir ülke. (Nüfusu 2 milyon, asker sayısı 12 bin, kişi başına düşen milli gelir olarak, dünyanın en zengin ülkesi)
Katar’da bizim askeri üssümüz var. En darda olduğu günde, Katar’ı biz koruduk. Bunu unutmayan Katar Emiri de bugün “Ölünceye kadar Türkiye’nin yanındayım, Erdoğan için canımı veririm” diyor.
Üstelik bunu Batılı müstevlilerin yüzüne karşı söylüyor.
Dikkat edin: İçimizdeki ve dışımızdaki vesayet aklı (akıl denirse tabii!), Türkiye’ye yaptırım uygulayan ülkelere ses çıkarmaz, onların her türlü yatırımına ve ortaklığına göz yumar ve hatta utanmadan onlardan demokrasi dilenmeye kalkar, velakin kanunlar ve hukuk çerçevesinde ülkemize katma değer üreten yatırımları yapan ülkeleri ve yatırımlarını eleştirir.
Vesayetin dilinin altında olup dillendiremediği asıl korkusu, Türkiye’deki savunma sanayisinin üretimindeki yerlilik oranının yüzde 20’lerden yüzde 70’lere çıkmış olmasıdır.
Belli ki Türkiye’nin bölgesel güç olması, hak ve çıkarlarını koruması, birilerinin uykularını kaçırıyor ve bu gidişle daha da kaçıracak.
Ne diyelim, şeytan azapta gerek!
Paylaş