Paylaş
İbret alınsa tarih tekerrür etmeyecek, lakin siyaset denilen sahnede hiç kimsenin ibret alacağı yoktur ve bu yüzden tarihi tekrarları hep yaşarız.
Kılıçdaroğlu, CHP’nin başına adeta bir kâbus gibi çökmüştü. Parti genel başkanlığına gelişini kaset, yalan ve ihanetle sağlamış, nevi şahsına münhasır karanlık bir kişilikti.
Öyle ki, cumhurbaşkanı adayı olarak gittiği yabancı ülkelerde, kimlerle neleri konuştuğunu, partideki en yakın arkadaşları bile bilmiyordu. Yurtiçinde yaptığı gizli pazarlıkları da ne partili arkadaşları ve ne de ittifak yaptığı ortakları biliyordu.
Gün ağarıp gece yediği haltlar ortaya çıkınca da “İki kişi arasında imzalanan metin o iki kişinin namusuna emanet edilmiştir. Benim bu konuda açıklama yapmam uygun olmaz” diyerek sıyrılmaya çalışmıştı.
Kılıçdaroğlu, gelip geçen tüm CHP genel başkanları arasında CHP’yi çığırından çıkaran yegâne kişi olmuştur.
Onu siyasete kazandıran ve partinin en üst makamlarına getiren Deniz Baykal’dı. O ise, Baykal’ın yüzüne karşı yalan söyleyerek (aday olmayacağım) ve ihanet ederek cibilliyetini gösterdi.
Kendisi ‘seçim yenilgi şampiyonu’ olarak tarihi rekoru elinde bulunduruyor.
Kendisine sağlanan ikbali, o da en yakını bildiği Özgür Özel’e sağladı ve onu parti grup başkanı yaptı. Ekrem İmamoğlu’nu da önce ilçe belediye başkanı ardından İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı yaptı. Bu kişiler, kendilerine sağlanan makamları sindirmeden ve haklarını vermeden, birlik olup velinimetleri olan Kılıçdaroğlu’nu alaşağı ettiler.
Kılıçdaroğlu’nun selefi (önceki kişi) Baykal’a yaptığını, Özel ile İmamoğlu bir olup bu kez Kılıçdaroğlu’na yaptı.
Kılıçdaroğlu içine düşürüldüğü halden yakınırken, “Sırtımdan hançerlendim” dedi.
Bize göre, yakınmaya ve şikâyet etmeye hakkı yok; zira kendisine edenler, sırttan hançerlemeyi kendisinden öğrendiler.
Kendisine yapılan daha profesyonelce denirse, bu da normal çünkü boynuz kulağı geçer!
Hem öyle bir geçer ki, Özgür Özel ayağının tozuyla yaptığı sorumsuz kışkırtmalarla Kılıçdaroğlu’nu bile aratacağa benziyor. Zira Kılıçdaroğlu, darbe girişimine sulandırmak için ‘kontrollü darbe’ demişti. Özel ise yüksek mahkemelerin aralarındaki içtihat farkı yaklaşımlarına ‘darbe’ diyor.
Esas itibarıyla CHP’de değişen bir şey yok; kafa aynı kafa.
Öyle anlaşılıyor ki, Türkiye siyasetini dizayn etmek üzere kolları sıvayan üst akıl, muhalefeti yeniden konsolide etmek istiyor. Diğer bir ifade ile filmi başa sardılar; bir farkla, o da Kılıçdaroğlu’nu saf dışı ederek.
Mahut üst akıl; sözle, yazıyla, işaretle, çizgiyle Kılıçdaroğlu’na anlatamadıklarını bu kez eylem koyarak anlatmış oldular!
Paylaş