Paylaş
Yalnızca onlar değil, oralardaki acıdan da öte manzaraları televizyon ekranlarından seyreden insanlar da aynı durumda.
Tam bir görev sorumluluğuyla, olayları yansız bir şekilde dünya kamuoyuna aktarmak için çırpınan onlarca gazeteci arkadaşımızın gayretleri asla unutulmayacaktır. Depremzedelerle aynı sıkıntıları yaşamalarına rağmen, belli etmiyor ve herkese moral vermek için çırpınıyorlar.
Milletimizin, 15 Temmuz’da sergilediği birlik ve dayanışma ruhunu deprem bölgesinde de görüyoruz. Bakanlıklarımız, AFAD’ımız, Kızılay’ımız, UMKE’miz, bütün valiliklerimiz, kaymakamlıklarımız, belediyelerimiz, holdinglerimiz, sivil toplum kuruluşlarımız, site yönetimlerimiz ve gönüllü vatandaşlarımız; bedeni, ayni ve nakdi yardımlar için adeta seferber olmuş durumdalar.
İnsanlık ölmedi dedirtircesine, dünya ülkeleri de yardımlarını yağdırıyorlar. Birçok ülkenin kurtarma ekipleri, kan ter içinde, durmaksızın, beton yığınlarının altında iğne ile kuyular kazdı.
Bunca melek ruhlu insanın hayırda yarıştığı yerde, şeytanların ve şeytanlıkların olmaması düşünülemez. Zira burası dünyadır ve bu arenada, kuzu postuna bürünmüş nice kurtların olması kaçınılmazdır. Malum onlar da dumanlı havayı severler!
İnsan demeye bin şahidin gerektiği bu insanlık müsveddelerinin; kimi siyasetçi, kimi gazeteci, kimi sosyal medya denilen gayya çukurunun elemanları olarak ortalığa çıktı ve tüm melanetlerini hayasızca kustular ve kusmaya devam ediyorlar.
‘Çukur’ şahsiyetli bu yaratıkların en bariz özelliği hakkı-gerçeği görmezden gelip örtmek, inkâr etmek ve iftira atmaktır.
TOKİ’nin yaptığı binalarda tek çizik yok, şehir hastaneleri dimdik ayakta olup sağlık hizmetlerinde destan yazıyorlar. TSK ve Sağlık Bakanlığı onlarca sahra hastanesi kurdular. Seyyar eczaneler kurulup bedava ilaç dağıtılıyor, Adalet Bakanlığı onlarca sahra adliyesi kuruyor, limandaki gemi hastaneye dönüştürülüyor. Yaralılar ambulans uçak ve helikopterlerle, muhtelif yerlerdeki şehir hastanelerine naklediliyor.
Yüz binlerce depremzede vatandaşımız, başka illerdeki öğrenci yurtlarına, otellere ve sosyal tesislere yerleştirildi ve yerleştirilmeye devam ediliyor.
Bu gerçekler görülüp dillendirilseymiş, AK Parti’ye ve Erdoğan’a puan yazdırılırmış.
Böyle yapmamak için habis ruhlarının gereği, yalana ve iftiraya sarıldılar:(Bunların içinde parti genel başkanı, grup başkan vekili, milletvekili, belediye başkanı, eski bakan, köşeyazarı, gazeteci gibi her türden insan (!) var.) ‘Depremde enkazdan yalnızca AK Partililer çıkarılıyor’ , ‘ Baraj patladı, Hatay’ı terk edin!’ , ‘Savcılar görev yapmadığı için, ölüler defnedilemiyor’ , ‘Depremde hasar gören Mersin Şehir Hastanesi boşaltılıyor’ , ‘AFAD, akşam 8.5 şiddetinde deprem beklendiğini açıkladı’ , ‘Bölgede Kızılay’ın hiç çadırı yok; Kızılay başkanı İlahiyat mezunu’, ‘Suriye hududundan on binlerce mülteci Türkiye’ye akın etti’ , ‘Arap ülkelerinin hiçbirinden yardım gelmedi’ , ‘Suriyeli çeteler akın akın Türkiye’ye geliyor’ , ‘Suriyeli mülteci, itfaiye erinin telefonunu çaldı’...
Ve daha, bunlar gibi niceleri.
İyilerin kaderi; deprem felaketiyle boğuşmanın yanında, bu denli aşağılık sosyal depremlerle de uğraşmaktır.
Paylaş