Paylaş
Bu denli çöküş ve çürüme, insanlara insanlıklarını unutturan, milliyetçiliği ırk temelinde algılayan Fransız İhtilali ile başladı. Bu uğursuz (meşum) günden sonra bünyelerinde çeşitli (hemen her dil, renk ve inançtan) kitleleri barındıran büyük devletler yıkılmış, bunların yerine etnisiteye dayalı onlarca devletçikler kurulmuştur.
Osmanlı Devleti’nin (Devlet-i Aliye) dışındakiler yakıp, yıkıp, öldürüp, sömürmeyi amaç edinen imparatorluklardı. Devlet-i Aliye dünya üzerindeki adaletin tesisi için adeta bir denge unsuru idi.,
Zira Devlet-i Aliye’nin şiarı, Topkapı Sarayı’nın giriş kapısında yazılmaktaydı: ‘Yeryüzündeki tüm mazlumların hamisi ve Allahateala’nın (adaletinin) yeryüzündeki gölgesi.’
Evet bizim ecdadımız, yeryüzündeki tüm mazlumların sığınağı, barınağı, tutanağı, dayanağı idi. Bugün de gücümüz oranında aynı ideal için yaşamıyor muyuz?
Bu durumun tipik örneği Kudüs’tür. Üç semavi dinin müntesipleri burada huzur içinde, asırlar boyu yaşadılar. Osmanlının çekildiği yerler, sırtlanların elinde kalırcasına tarumar edildi ve o gün bugündür kan, gözyaşı dinmedi, dinmiyor ve belli ki kıyamete kadar da dinmeyecek.
İsrail’in sergilediği vahşet, adeta turnusol kâğıdı gibi tüm devletlerin içyüzünü ortaya çıkardı. İsrail’e arka çıkan, destekleyen ve yaptığı soykırıma seyirci kalan tüm devletlerin ‘zorba’ ve ‘zalim’ devletler veya zorbaların, zalimlerin uşakları oldukları görüldü.
Kendi halkları bile yöneticilerinin gerçek yüzlerini görmüş oldular. Daha açık ifadesiyle, yöneticilerinin Siyonizm’in esareti altında, kendilerinin de yöneticilerinin esareti altında olduklarını fark ettiler.
Bu uyanış dünyanın, böyle gelmiş ama böyle gitmeyeceğini işaret etmektedir. Zira tüm dünyanın kanalizasyonları, yerin üstünden akmaya daha fazla dayanamaz!
Tüm halklar aldatılmış olduklarını ve Siyonizm’e kendi yöneticileri eliyle nasıl hizmet ettirildiklerini gördüler.
Nihayet on yıllar boyu aldatılan bu halklar, kendi yönetimlerine karşı yürüyorlar. Doğulusu da Batılısı da Müslümanı da Hristiyanı da Yahudisi de dinlisi de dinsizi de yürüyor.
Batı ve ABD destekli İsrail vahşeti gösterdi ki, Batı’nın tüm değerleri (insan hakları, adalet, özgürlük vb.) aldatmacadan ibarettir ve gerçekte vahşetin yaldızla kaplanmış halidir.
Biz Türkler, Batı’nın gerçek yüzünü dün de görmüştük, bugün de iliklerimize kadar yaşayarak görmekteyiz. Bizler tüm bu gerçekleri haykırmamıza rağmen sesimizi kimselere duyuramadık.
Zira zor oyunu bozmaktadır.
Zorbaların tamtam çığlıkları tüm dünyanın ufkunu tutmuş, hak ve hakikat namına hiçbir oluşuma imkân ve ihtimal kalmamıştı.
Gün, gecenin zifiri karanlığının ardından doğar.
Az kaldı; mazlumların sığınağı Türkler düştükleri yerden silkinip ayağa kalkıyorlar.
O kalkışla beraber dünya yeni bir güne uyanacak ve o gün tüm mazlumların eline ‘kurtuluş beratı’ verilecektir.
Paylaş