Paylaş
Hale bakın ki kaybettiği tek bir seçimden sonra istifa etmesi gerekirken o, koltuğunu korumuş ve hatta git gide daha da sağlamlaştırmıştır.
Başında bulunduğu ana muhalefet partisinin, seçim kazanmak diye bir derdi olmadığı için de yüzde 28-29’larda aldığı partisinin oylarını yüzde 24-25’e indirmekte bir sakınca görmemiştir.
İşin tuhafı, partinin oylarının düşmesine ve üst üste onca seçim kaybetmesine rağmen partililer de herhangi bir sakınca görmüyorlar ki bu durumun hesabı kendisinden sorulmuyor.
Bu durum biraz da bizdeki siyasi partiler yasasından kaynaklanıyor. Genel başkan, partisini istediği gibi dizayn edebiliyor ve partideki yetkili tüm kişileri kurşun asker haline getirebiliyor. Bu da genel başkanı tek adam, tek otorite ve hatta diktatör ve despot yapabiliyor.
Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ı, Başkanlık Sistemi’ndeki yetkilerinden dolayı ‘tek adam’lıkla suçlayan muhalefet liderleri, gerçekte kendi partilerinde tek adamlığın şaheser örnekleridir.
İYİ Parti Genel Başkanı’nın, partinin ikinci ve üçüncü şahıslarını bir çırpıda nasıl saf dışı ettiği ortadadır.
Bakınız Sayın Erdoğan, yürüttüğü akılcı ve barışçıl politikalar yüzünden tüm dünyanın dikkatini çekiyor, bir hafta içinde 40’a yakın ülkenin liderleriyle görüşüyor ve daha önemlisi savaşmakta olan ülke heyetlerini İstanbul’da bir araya getiriyor ve bu durum, bizzat mahut ülke temsilcileri tarafından ayakta alkışlanıyor.
Ankara, dünya liderlerinin danışma mercii haline geliyor, biri gitmeden diğeri geliyor.
Biden’ın destekleyip bir araya getirdiği bizdeki ’28 Şubat muhalefeti’ ise ne ile uğraşıyor dersiniz? Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geceleri yediği ve yenmesini tavsiye ettiği bir kâse manda yoğurduğunu dillerine doluyorlar.
Şu ufuksuzluğa, şu kifayetsizliğe, şu sığlığa, şu basiretsizliğe, şu tükenmişliğe bakar mısınız?
Cumhurbaşkanı’na 20-25 liralık yemeği (250 gram yoğurt, 3-4 adet hurma, bir kaşık bal, bir kaşık yulaf) çok görüyorlar ve partilerinin grup toplantılarında dile getirip siyaset yaptıklarını sanıyorlar.
Siyaset yaptıklarını sanırlarken, yandaşı oldukları CHP liderinin konakladığı, geceliği 100 bin lira olan otelden bahsetmezler ve methiyeler düzdükleri İBB Başkanı İmamoğlu’nun 4 kişilik yemek bedeli olan 48 bin lirayı da görmezden gelirler.
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener bu absürt yaklaşımıyla yetinmeyip dış güçlerin dayatmalarını da sıralamaktan geri kalmıyor: Neymiş efendim, ‘S-400’lerden bir an önce kurtulmalıymışız, Kanal İstanbul projesinden vazgeçmeliymişiz ve Akkuyu Nükleer Santrali’ni derhal millileştirmeliymişiz.’
Vesayet döneminde kalmış bu zihniyet ya ABD’den korkuyor ya da ABD’ye ram oluyor, boyun eğip teslim oluyor.
Aynı kişi, daha önce de S-400’lerin Beştepe’yi (onlara göre Saray) korumak amaçlı alındığını söylemişti.
Akılları bir kâse yoğurtla sınırlı kalan bir muhalefet, Türkiye’nin en büyük ayıbı ve açmazıdır.
Bunların 6’sı değil 60’ı bir araya gelse bir baltaya sap olamazlar. Ülkenin Cumhurbaşkanı’na bir kâse yoğurdu fazla gören bu zihniyetin, halka neyi reva görebileceğini düşünebiliyor musunuz?
Ne yani, bunlar sözgelimi iktidara gelse tıpkı CHP’nin tek başına iktidarda olduğu yıllarda yaptığı gibi ekmeği halka karneyle mi vermeyi düşünüyorlar?
Manda yoğurdu yiyenleri zengin addedip onlar için ‘varlık vergisi’ çıkarmayı ve bu parayı ödemeyenleri de Aşkale’ye sürgüne göndermeyi mi düşünüyorlar?
Doğrusu, demokrasi adına ülkemizdeki muhalefet eksikliğine üzülmüyor değiliz.
İnanın, bu denli yüzkarası halleri ise evvelemirde iktidar karşıtlarını kahrediyor.
Bizden söylemesi!
Paylaş