Paylaş
Hırs, bir şeyi ziyadesiyle istemek, o şeye şiddetle rağbet etmek ve meyil duymaktır. Hırs bir nevi ‘tamah’ ve ‘açgözlülüktür’. Zira sahibini doyumsuz kılar.
Azim ise bir işteki zorlukları, engelleri aşma gayreti ve kararlılığıdır.
Azmetmekte başarı, hırsta ise hüsran vardır.
Bundan dolayı da ‘Azmin elinden bir şey kurtulmaz’ ve ‘Hırsı başını yedi’ sözleri edilegelmiştir.
Bir insanın hırsının başını yemesi için, hırsının aklının önüne geçmesi, onu örtmesi gerekir.
Haris (hırslı) insanlar, ‘ben’ merkezli olup asla kaplarına sığmazlar ve hep ‘daha’, ‘daha’ derler.
Ahmet Davutoğlu Türk siyaset tarihinin tipik bir vakasıdır. Taksim Toplantıları’na konuşmacı olarak katılması ve orada ettiği laflar, onun siyasi kişiliğini tanımladığı ‘stratejik derinliğine’ tek kelime ile tüy dikmiştir.
Ayol! Siz, o arenayı düzenleyen (Kemal Alemdaroğlu) gibilerle ayrı safta ve hatta karşıt olduğunuzu söyleyerek, yazarak, çizerek bu milletten oy almadınız mı?
Başörtülü kızların öğrenim hakkını ellerinden alan birisinin platformunda ne işiniz var? Hak ve hakikati onlara mı anlatacaksınız? Hani onlar, gözleri var görmezlerdi, kulakları var duymazlardı ve dilsizlerdi?
Bütün bunları ve daha nicelerini, onlar için söylüyordunuz ve bu milleti bu söylemlerinize inandırarak peşinizden sürüklediniz.
Vaktiyle onlara yakıştırdıklarınızla bugün onlara yaranmak için yaptığınızın, sizi hangi derekeye indirdiğinin farkında değil misiniz?
Rüzgâra karşı tükürmekle elinize ne geçecek?
Bu tavır ve söylemlerinizle, AK Parti gemisine binip ve hatta onun kaptan köşkünde yer alıp, gerçekte ise gemiyi (çuvalı) dibinden (alttan) delen konumuna düşmüş olmuyor musunuz?
Mahut platformda ettiğiniz lafa bakar mısınız: “İlk defa burada söylüyorum. Başkanlık referandumuna ‘evet’ çağrısı yaptığıma şahit olmadı kimse, o günlerde bizi televizyona çıkarıp da bu konuları paylaşacak tek bir cesur televizyon kanalı çıkmadı”.
Yahu! Burada, şecaat arz ederken sirkatin söylüyor demezler mi adama?
Parti başkanlığına ve başbakanlığa emanetçi olarak geldiniz, yani getirildiniz.
Git dediler gittiniz.
Gelirken de, giderken de, niçin, ben emanetçi olmam demediniz? O zaman deseydiniz, belki bir mana ifade ederdi ama bu saatten sonra, yani hırsla ve kinle baş başa kalınca ortalığı velveleye vermeye çalışmak neye yarar zannediyorsunuz?
Bakın! Birileri ne diyor: “Bir de suçunu itiraf ediyor ve bununla övünüyor!”
İçinde milletvekili olarak bulunduğunuz partiniz, sistem değişikliği için (Başkanlık sistemine geçmek) Meclis’te Anayasa değişikliği yapacak ve bunu referanduma götürecek, iddianıza göre siz hep susmuşsunuz yani karnınızdan ‘hayır’ demişsiniz.
Ve siz, bu karnınızdaki ‘hayır’ı ifade edebilecek platform (TV) bulamamışsınız.
Allah aşkına! Herkesi kör, âlemi sersem mi sanıyorsunuz?
Bakın, kendinize yakıştırdığınız ne güzel platform bulmuşsunuz işte!
Sizinle aynı yaveleri dillendiren eski arkadaşlarınız her akşam TV ekranlarında boy gösteriyor; isteseydiniz siz de pekâlâ arz-ı endam edebilirdiniz.
Demek ki doğruyu söylemiyorsunuz, söyleyemiyorsunuz.
Koltuktayken öyle, koltuk gidince böyle!
Millete böyle mi ‘gelecek’ vaat ediyorsunuz?
Ey zekâ neredesin?
Paylaş