Paylaş
FETÖ ile mücadele kararını Sayın Erdoğan’dan başka bir lider verebilir miydi? FETÖ ile mücadele derken, içeride FETÖ ama dışarıda ABD, İngiltere, İsrail ve bunların uydularıyla mücadeleyi göze almaktan bahsediyoruz.
Bunlarla mücadeleyi göze alabilmek için ölümü göze almak, yani kefeni giyerek yola çıkmak lazımdır. Bunu da ancak Allah’a ve ahiret gününe, ebedi aleme inanan, dava insanı kişiler yapabilir.
Yani dünyası için (geçici dünya nimetleri için) ahiretini satmayacak bir babayiğit gerekliydi.
Sözde dini görünümlü bu kahpe yapıyla ancak gerçekten dindar olanlar mücadele edebilirdi. Türkiye’nin, FETÖ ile mücadelede bir şansı da hesabi değil, hasbi dindar olan Erdoğan’ın başta bulunmasıdır.
Erdoğan’ın yerinde dindar olmayan bir başkan olsaydı, FETÖ ile mücadeleyi, istese bile zor yürütürdü. Zira mahut yapı sözde dini görünümlü olduğundan, ‘dindarlara baskı yapılıyor’ diye yeri göğü inletecekler ve bu haklı mücadeleyi millete anlatmakta zorluk çekeceklerdi.
Devlet, eskiden olduğu gibi, sahte ve gerçek dindarlarla karşı karşıya gelecekti. Zira mahut yapı, mazlum rolüne bürünerek, kendilerinden olmayan gerçek dindarları da saflarına çekebilecekti.
Erdoğan döneminde
böyle bir şey yapamıyorlar, yapamazlar da...
Zira; ‘Erdoğan dindarlara zulüm yapıyor’ dediklerinde, ne denli gülünç olacaklarını kendileri de hesap ediyorlar.
Asıl düşündürücü olan ise, şimdilik uykuya yatmış içimizdeki kripto FETÖ’cülerdir. Ve bunlar her yerde olup, kuzu postuna bürünmüşlerdir.
YÖK bunların elindeydi, 17 adet özel üniversiteleri vardı ve tüm devlet ve diğer özel üniversitelerde ahtapot gibi yayılmış ve her yere sızmışlardı. Bunların her biri, sütre gerisinde sinmiş, bekliyorlar.
Üniversitelerde gerekli temizlik yapılıp bunların görevlerine son verilmedi. Düşünebiliyor musunuz; gencecik yavrularımızı bu melunlara teslim ediyoruz.
Dünyanın muhtelif yerlerindeki ülkelerde bulunan FETÖ’nün okullarını, o ülkelerin yöneticilerini ikna etmek suretiyle Türkiye Maarif Okullarına devrettirmek için akla karayı seçiyoruz. İçeride ise, çocuklarımızı FETÖ’cü öğretim üyelerine teslim etmekte bir sakınca görmüyoruz!
Bu ne perhiz; demezler mi insana?
Çok titiz bir çalışma yapılması gerekiyor: Hangi üniversitede, FETÖ’cüler hangi bilim kurullarını oluşturdu ve bunlar kimlere doktorluk, doçentlik, profesörlük payelerini verdi?
Bunların her biri bulunup adalet önüne çıkarılmalıdır?
Ve kendilerine haksız yere verilmiş olan bilim unvanları iptal edilmelidir.
Aynı şekilde Hakimler ve Savcılar Kurulu da kendi meslektaşlarının FETÖ’cüler hakkında verdikleri kararları dikkatli bir şekilde takip etmeli ve bunları yeniden milletin başına bela etmemelidir.
Paylaş