Paylaş
İngilizcede fifty fifty, elli elli manasına. Dikkat edilirse, kelimenin yapısında bile bir denge, bir adalet duygusu var.
İlaç bile, yüzde 51 faydasına karşılık, yüzde 49 zararına rağmen kullanılır.
İnsanları değerlendirirken insaflı olmak gerektir. Hiçbir insana, baştan başa kapkaradır, ya da kar beyazıdır denemez. Yüzde elliden fazlasına göre hüküm verilmesi, adaletin, diğer bir deyişle insafın gereğidir.
Hatasız kul olmaz, zira insan melek değildir; hataları ve sevaplarıyla insandır. Değerlendirmede bulunurken, hataları fazlaysa kötü, sevapları fazlaysa iyi denir. Ne kadar iyi, ne kadar kötü olduğu ise yüzde 51’den yukarıya doğru gösterdiği, iyi veya kötünün durumuna göre değerlendirilir.
Siyasette ve devlette görevli olanlar da birer insandır ve hiçbirisi hatasız değildir.
Bir insan partili olabilir ancak partici olmamalıdır. Partici demek, kendi partisinde, parti mensuplarında ve liderinde asla hata görmeyen; her söyledikleri ve her yaptıklarını doğru gören kişi demektir. Objektif olamayan bu kişilerin sözlerine itibar edilmez, edilmemelidir.
Particilik, iflah olmaz bir hastalıktır, bu illete uğrayanlar asla sağlıklı düşünemezler.
Partili olmakta bir sakınca yoktur. Partili, hangi görevde olursa olsun, doğruya doğru, eğriye eğri demelidir. Partici bunu diyemez.
Eskiden, danışma meclisleri, günümüzde de parlamentolar bunun için vardır. İstişarelerde danışmanlar, parlamentoda milletvekilleri, konuları enine boyuna tartışıp, serbestçe fikir beyan etmelidirler.
Kürsü dokunulmazlığı bunun için vardır. Partilerin basına kapalı toplantıları bunun için yapılır.
Sorumluluk üstlenip, sürekli toplumun önünde olan siyasetçilerin kaderi, eleştirilmektir; elbette eleştirileceklerdir. Siyasetçi eleştirilerinde, bizde biraz fazla ileri gidilir; çoğu kez kantarın topuzu kaçırılır.
Onca faydalı iş yapan bir siyasetçi, bir yanlışı yüzünden tu kaka edilmemelidir.
Özellikle bizim ülkemizde, iş ve hizmet üretmek hem çok zor ve hem de risklidir. Bunun da başlıca sebebi, bizdeki muhalefet anlayışının, her iş ve hizmete ‘İstemezük!’ şeklinde yaklaşımıdır.
Türkiye’de öylesine yıkıcı bir muhalefet sergilenir ki; millete hizmet edebilmeyi, millet adına hayırlı bir iş yapabilmeyi, Süleyman Demirel, ‘Selden kütük kapmak’ şeklinde ifade ederdi.
İktidarları hedef tahtasına koyup eleştirelim lakin insafı elden bırakmayalım.
1950’den beri, gelip geçen tüm iktidarların hatalarını, günümüz iktidarına yüklemeyelim. Beyaz Torosların hesabı bile Erdoğan’dan sorulmaya kalkışılıyor.
Beyaz Toros demek, faili meçhul cinayet demek; Allah aşkına söyler misiniz, Erdoğan’ın 19 yıllık uzun iktidar döneminde, beyaz Toros’tan, faili meçhullerden söz edilebilir mi?
Ama gelin görün ki, kapkara dönemlerin mensupları, Erdoğan’ı Netanyahu’ya benzetmekten utanmıyorlar.
El insaf!
Malum kurt, dumanlı havayı sever. Kaostan medet uman birileri, beyaz Torosları özlemiş olabilir. Bunlar, ülkemizin normalleşmesinden rahatsız oluyorlar.
İzmir’de HDP binasında gerçekleştirilen cinayet, en ince teferruatına kadar araştırılmalı ve olayın perde arkası mutlaka gün yüzüne çıkarılmalıdır.
Yine Demirel’in tabiriyle; bugünün güneşi ile dünün çamaşırlarını kurutmaya kalkışanlar, büyük yanılgı içindedirler.
İnsafın zerresi bulunmayan bu tiplerden ülkeye ne hayır gelir?
Paylaş