Paylaş
Eskiden insanlar avlanacakları nesneleri tutarlardı (balık, kuş, hayvan vb.), bunun için de koşup yorulur ve neticede zinde kalırlardı. Darlık görüp sıkıntı da çekseler; tasasızdılar, kanaatkâr ve mutluydular.
Arkadaşlıkları, dostlukları, yârenlikleri ve hepsinden önemlisi komşulukları vardı. Her biri, tarağın dişleri gibi olup birbirlerine yardım için yarışırlardı.
Mahalle kültürü insanları birbirine bağlar, birinin sevinciyle herkes sevinir, hüznü ile herkes hüzünlenirdi.
Bu denli paylaşımlar; sevinçleri çoğaltır, acıları asgariye indirirdi.
Ailede, sokakta, kahvehanede, mahallede, okulda, işyerinde birlikte yaşama kültürü vardı. Ortak değerler etrafında insanlar; yekkalp, yekvücut olarak, tek hedefe, hayra, iyiliğe, güzelliğe koşarlardı.
Manasını yitiren günümüz insanı ise, bırakın toplulukları, tek başına kalan insanın bile bilyesi dağıldı.
Ailede, aynı apartmanda, sokakta, kahvehanede, mahallede, okulda ve işyerinde insanlar birbirlerine yabancı, kimse kimseyi tanımıyor, kimsenin sevinci ve derdi kimseyi ilgilendirmiyor.
İnsanoğlu, modernleştim, bilişim çağını yakaladım ve zamana hükmedecek hale geldim dediği ve ava çıktığı günde; inter-net ağlarına girerek hapsoldu ve kendisi av oldu.
Artık insan, elindeki akıllı(!) telefonu ve önündeki bilgisayarı ile öylesine yalnızlaştı ve gerçek hayattan soyutlandı ki sorsanız, kendisini bile tanıyamaz hale geldi.
Sanal âlemin, zavallı, yapayalnız, duygusuz, düşüncesiz ve çaresiz insanı, rüzgârın önünde savrulan yaprak misalidir.
Bastığı her tuşla, biraz daha hayattan ve kendinden uzaklaşıyor, sürüklendiği girdap ise dipsiz kuyu olup en ufak bir kurtuluş ümidi vadetmiyor.
Bu salgın (Korona virüs) tüm dünyada turnusol kâğıdı gibi, herkese mayasını belli ettirdi. Kötü günde herkesin foyası ortaya çıktı.
Ülkemiz, döviz manipülasyonuyla karşı karşıya kalınca, emtia ve hizmet fiyatları füze hızıyla çıktı. Döviz fiyatları düşmesine rağmen, ESNAF, yükselttiği fiyatları, bir türlü indirmiyor.
ESNAFı bilerek büyük harfle yazıyorum. Zira ESNAF, toplumun omurgasıdır, fütüvvet sahibidir (alçak gönüllü, yiğit, dünya malına önem vermeyen, başkalarını düşünen, hoşgörülü, emin...).
Sorarım size; tarih boyunca esnafımızın sahip olduğu yukarıdaki sıfatlardan hangisine malikiz?
Halkın ekmeğiyle, bebeklerin sütüyle, temel gıda maddeleriyle oynayan kişilerden esnaf olabilir mi?
ESNAF bu haldeyse gerisini siz düşünün!
Döviz çıktı diye, günde üç kez etiket değiştiren; döviz inince, son yazdığı yüksek etiketle müşteri kazıklamaya çalışana esnaf denir mi?
Vefa, nasıl ki İstanbul’da bir semt olarak kaldıysa fütüvvet de eskimiş bir söz olarak sözlüklerde kaldı.
Belleğimize ve ruhumuza kazınan internet dili ve yakalandığımız ağlarıyla bakalım daha hangi şekillere gireceğiz?
Dışarıdan insan gözüküp içeriden hiçbir insani melekesi kalmayan bu yaratığa ne diyeceğiz?
İnsan; ya üstünler üstünü ya da aşağıların en aşağısı diye boşuna denmemiş!
Paylaş