Paylaş
O, devleti ve milleti için, gerçek bir serdengeçtidir. Bundan dolayıdır ki devlete Devlet gerektir ve elzemdir.
O, Türk milliyetçiliğinin, gıpta edilen mümtaz şahsiyetidir.
Türk Yüzyılı’nın kapısını aralayan ve o kapıdan bütün bir Türklük alemini içeri alıp onları, maddede ve manada yükseltmek için en yoğun gayreti gösteren, en üstün kişiliğin yegâne sahibidir.
Devlet ve millet hayatı söz konusu olduğunda, onun için akan sular durur.
Devlet ve millet hayatı söz konusu olduğunda, onun gözü, ne kendini ve ne de partisini görür.
Bakınız; en ufak tabanları olmayan partiler bile, utanmadan, arlanmadan cumhurbaşkanlığı yardımcılığı ve çeşitli bakanlık pazarlıkları yaparken, o bu denli at pazarlıklarını aklının ucundan bile geçirmedi.
Söz konusu devlet ve milletse gerisi teferruattır diyerek, asla her hangi bir hesabiliğin (hesapçılık) içinde olmadı.
O, Parlamento’nun tıkandığı yerde (367 garabetinde), Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı seçilmesinde, kangren olmuş dertleri (başörtüsü) çözmede, Anayasa değişikliklerinde, Başkanlık Sistemi’ni teklifte ve Başkanlık Sistemi’nin sağlanmasında, Cumhur İttifakı’nın tek başına iktidar seçilmesinde ve Sayın Erdoğan’ın yeniden cumhurbaşkanı seçilmesinde adeta Hızır gibi yetişerek ön ayak olmuştur.
Hangi bir siyası partinin lideri, başka bir siyasi partinin liderinin cumhurbaşkanı seçilmesi için mitingler düzenler ve mitinglerde, kendinden bahsetmeyip mahut lider için methiyeler düzer?
Sayın Bahçeli’nin Sayın Erdoğan’ın seçilmesi için gösterdiği gayret ve özveriyi, inanın benim diyen AK Partililer bile göstermedi.
O, 2000’li yılların başında, Ecevit Hükümeti’nde, başbakan yardımcısı iken, seçimlere 1.5 yıl varken, erken seçim kararı aldırdı ve böylece AK Parti’nin tek başına iktidara gelmesini sağladı.
2015 seçimlerinden sonra kendisine başbakanlık teklif edildi, bu şekildeki bir hükümeti bölücü parti de dışarıdan destekleyecekti. Başbakanlık makamını hiç düşünmeden elinin tersiyle itti ve yine bir erken seçim kararı aldırarak, bu kez de yine AK Parti’yi yüzde 49’la tek başına iktidara taşıdı.
Şahsına ve partisine en ufak bir menfaati olmadan, bir siyasi lider tüm bu fedakârlıkları niçin yapar; hiç düşündünüz mü?
Öyle ya, en kritik anlarda aldığınız kararlarla siyasete yön vereceksiniz ve yönlendirmenin içinde olmayacaksınız! Bu durumdan şahsınız ve partiniz bir menfaat temin etmeyecek. Menfaat derken, maddi menfaat anlaşılmasın; siyasette, her kişi ve parti yönetimde (iktidar) söz sahibi olmak ister.
Sayın Bahçeli’nin tek istediği ise, milletinin mutluluğu ile devletinin bekasından başka bir şey değildir.
Sayın Bahçeli’nin bu tavrı, İslam ahlakında ‘isar’ diye adlandırılır. Bunun da manası, bir kimsenin, kendisi ihtiyaç içinde bulunsa bile sahip olduğu imkânları başkalarının ihtiyacını karşılamak üzere kullanması, başkasının yararı için fedakârlıkta bulunması demektir.
Dedik ya, söz konusu devlet ve milletse, gerisi teferruattır.
Devlete ‘Devlet’ gerek!
Paylaş