Paylaş
İnsan, inandığı şeyi yaşamalı, aksi halde ya inancında zaafı vardır ya da inancında samimi değildir.
Ülkemizde üst üste depremler oluyor ve hepsi de büyük yıkımlara ve çok sayıda ölümlere sebep oluyor.
Japonya da tıpkı Türkiye gibi bir deprem ülkesidir. Ama gelin görün ki onlar, depremlere karşı gerekli önlemleri almışlar. Deprem konusunu anaokullarından başlayarak eğitim sistemlerindeki müfredata ders olarak koymuşlar.
Deprem dersini hem teori olarak hem de uygulamalı olarak nesillerine öğretiyorlar.
Sonuç itibarıyla, Japonya’da şiddetli deprem olmasına rağmen ne binaları yıkılıyor ne de insanları ölüyor.
Bir deprem esnasında okullardaki Japon çocuklarının nasıl disiplinli ve düzenli hareket ettiklerini takdirle ve ibretle izliyoruz. Bizde ise, böyle bir ders okutulmadığı gibi göstermelik olarak bir iki tatbikat yapılıp geçiliyor.
Ve bir deprem vukuunda elimiz ayağımıza dolaşıyor; kimse nasıl hareket edeceğini bilemiyor, paniğe kapılıp yüksekliğine bakmadan binalardan aşağıya atlıyoruz.
Deprem konusunda birbirimizi suçlamanın bir manası yoktur, zira hepimiz suçluyuz.
Kaçak yerlere gecekondu yapan insanımız da suçlu, yer imarlı olsa da imara aykırı inşaat yapanlar da suçlu, bütün bu yerlere imar affı çıkartıp imar veren merkezi yönetimler de suçlu, deprem yönetmeliğine göre yapılmayan binalara imar ve iskân ruhsatı veren yerel yönetimler de suçludur.
Toplumun büyükçe bir kısmını hapse atamayacağımıza göre asıl bundan sonra ne yapmamız gerekli ona bakmamız lazım.
Depreme dayanıksız binaları yıkıp yerlerine deprem yönetmeliği esaslarına göre yeni binalar yapmak zorundayız. Kısaca buna kentsel dönüşüm diyoruz.
Merkezi hükümetin ve tüm yerel yönetimlerin birinci önceliği kentsel dönüşüm olmalıdır.
Seferberlik ruhuyla kentsel dönüşümü bir an önce kuvveden fiile çıkarmalıyız.
Aksi halde yarın çok geç olabilir. Nitekim enkaza dönen onlarca beldemiz ve onların yanında tüm milletimiz geç kalmanın bedelini çok ağır şekilde ödemektedir.
Önümüzde yerel seçimler var; hangi adayın birinci önceliği kentsel dönüşüm ise o aday desteklenmelidir.
Mesela İstanbul, Ankara, İzmir, Adana vb. büyük şehirlerimizde laflara, yalana, dolana, reklama ve algıya prim verilmemeli, icraata bakılmalıdır.
Yaşamakta olduğum İstanbul’da, Büyükşehir Belediyesi tarafından kentsel dönüşüm adına en ufak bir gayret gösterilmemiş olmasına rağmen, her taraf ‘Kentsel dönüşüm seferberliği başlattık’ bez afişleriyle donatılmış.
Diken üstünde yaşayan İstanbullu gördüğü hakikate mi inansın yoksa bu yalana mı?
Ne demiş şair: ‘Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz. Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde.’
Paylaş