Paylaş
Bu başarıda, başta ciddi fedakârlık ve gayretle hizmet eden sağlık çalışanları en büyük paya sahiptir. Zira onlar, bizim yaşayabilmemiz için kendi hayatlarını tehlikeye atan gerçek kahramanlardır ve her türlü takdire fazlasıyla layıktırlar.
Allah c.c. eksikliklerini göstermesin, iyi ki varlar.
Elbette çok erken dönemde, salgınla ilgili gerekli tüm önlemleri alan ve hazırlıkları yapan Sağlık Bakanlığı ve devletimizin ilgili kademeleri üzerlerine düşeni özenle yerine getirmiş, dünyaya örnek teşkil edecek bir model inşa etmişlerdir.
Zira bizim medeniyetimiz insan temellidir, Batı’yla olan farkımız da budur. Onlar nükleer silahlar ve uçak gemileri inşa ettiler ama bugün gelinen noktada, maske ve solunum cihazı yokluğundan kırılıyorlar.
ABD’de kişi başına milli gelir 40 bin dolar ama gelin görün ki insanlar parasızlıktan tedavi edilemiyor, yaşlılar ölüme terk ediliyor. Çünkü hastalığın tespit edilip tanısının konması için 30 bin dolar gerekiyor.
Türkiyemizde ise maske, ilaç ve hastanedeki tedavi giderleri için hastalardan ücret alınmıyor. Özel hastanelerde bile yalnızca oda ücreti alınıyor.
Bu kapsamda COVID-19 rehberi ve pek çok konuda algoritma ve değişik dokümanlar, etkili ve yaygın filyasyon çalışmaları, erken tedavi imkânları, hastanelerde yüklenme olmadan kaliteli hizmete devam edilmesinin sağlanması, izolasyonu temine yönelik çok kapsamlı tedbirler, bu başarının elde edilmesinde büyük öneme sahiptir.
Başarıyla devam eden salgın süreci yönetiminde, vatandaşlarımızın belirlenmiş koruma ve kontrol tedbirlerine özenle uyumu sonucu belirleyecektir.
Her konuda ‘dengenin korunması’ medeniyetimizin temel değerlerinden biridir.
Bu nedenle ifrat (aşırı gitme, abartma) ve tefrit (geride kalma, yetersiz olma) hoş karşılanmamış, istikrarla dengenin korunması, orta yolun tercih edilmesi, ortak aklın gereği olarak tavsiye edilmiştir.
Bu çerçevede, ülkemizde son üç aydır, yazılı-görsel ve sosyal medyada COVID-19 konusu değişik yönleriyle ele alınmaktadır.
Bu konuda oluşan bilgi karmaşası, bilgi kirliliği ve sadece bu konunun gündemi bütünüyle işgal etmesi artık ifrat boyutlarına ulaşmıştır.
Halka yönelik TV programları, hızla artan makalelerin, makalelerdeki farklı görüşlerin tartışma yeri olmasa gerektir. Zira bu denli bilimsel tartışmalar, eleştirel değerlendirmeler sempozyum, kongre, çalıştay ve diğer bilimsel ortamlara bırakılmalıdır.
TV ekranlarında ise bilim insanları alanlarına uygun konularda, halkın istifade edeceği hususları yalın bir anlatımla topluma sunmalıdır.
İşin uzmanı olmayan kişiler ekranlara çıkarılmamalı, halkın kafası karıştırılmamalıdır.
Unutmayalım, bilinçsizce yapılan yayınlar ve uzman olmayan sorumsuz kişilerin tutarsız beyanları salgınla mücadeleye zarar verecektir.
Dikkat ederseniz, bu salgında gerçek anlamda tecrübe edinen, hasta gören, klinik uygulayan, koşuşturan insanlar ekranlarda yok denecek kadar az. Zira onların başını kaşıyacak vakitleri yok.
Ayrıca herkes evden de olsa işine odaklanmalı, COVID-19 ile ilgili programlara da belli bir ölçü dahilinde TV ekranlarında yer verilmelidir.
Zaten sıkıntıda olan insanımıza maddi yardımların yanında, en az bir o kadar da moral gerekli.
Paylaş