Paylaş
Güçlü iseniz kural koyabilirsiniz, güçlüyseniz koyduğunuz kuralları uygular ve uygulatırsınız.
Amerikan Doları’na, dünyadaki dolaşımına, değerine ve etkisine bakın; ne demek istediğimizi anlarsınız.
Dünya üzerinde güç, adillerin elindeyse adalet, huzur ve sükûn vardır; güç zalimlerin elindeyse fitne, kaos, kan, zulüm, gözyaşı, işkence ve vahşet vardır.
Dünyanın bugünkü haline bakıp gücün kimin ya da kimlerin elinde olduğunu söyleyebiliriz.
Bizim medeniyetimizde; iki günü eşit olan ziyandadır ve düşmanın silahlarıyla silahlanmak ve her bakımdan daha üstün olmak vardır. Diğer bir deyişle namuslu olmak ve haklı olmak yetmiyor; namusu ve hakkı koruyabilmek için güçlü olmak mecburiyeti vardır.
Dünyanın son taksimi 2. Büyük Savaş’tan sonra yapıldı (1945). Güçsüz devletler, güçlülerin hegemonyalarına sokuldu. Sovyetler tehdidi karşısında Türkiye, ABD’ye boyun eğmek zorunda bırakıldı.
Geçen bu 75 yıl zarfında ABD, Türkiye ile, kedinin fare ile oynadığı gibi oynadı ve halen daha oynamak istiyor.
ABD, sivil ve askeri sistemimizi (NATO ile) vesayet altına alarak, güçlenmesi konusunda Türkiye’ye adım attırmadı.
Dün olduğu gibi bugün de ne savunmamızı sağladı ve ne de en zor zamanlarımızda yanımızda oldu. Nasıl olsun ki, her sıkıştığımızda binbir zorluğu çıkaran bizzat kendileriydi.
Soydaşlarımız Kıbrıs’ta doğranırken, yaptığımız müdahalede ABD Başkanı’nın tehdit ve hakaret dolu mektubuyla karşılaştık.
1974’teki Barış Harekâtı’nda ise, elimize verdiği NATO silahlarını (jandarmadaki piyade tüfeği dahil) kullanamazsınız diye karşımıza dikildi.
NATO’nun güney-doğu kanadını sözde emanet ettiği, dost ve müttefiki(!) Türkiye’ye silah ambargosu uyguladı.
Güney sınırlarımızı güvence altına alabilmek için başlattığımız harekâtlar esnasında, Türkiye’de konuşlu hava savunma sistemlerini söktürüp ülkemizi cascavlak ortada bıraktı.
NATO’nun düşman bellediği Rusya’dan hava savunma sistemi alınca da Türkiye’ye etmediğini bırakmadı ve hâlâ daha etmeye devam ediyor.
Dost ve müttefikten(!) görmediğimiz yakın ilgi ve işbirliğini, bulunduğumuz paktta düşman belletilenden(!) görmek; nasıl bir dünyada ve ne şartlar altında yaşadığımızın açık göstergesidir.
Türkiye güney sınırlarında güven ortamı aradıkça, ABD, aynı sınırı Türkiye düşmanlarıyla tahkim etmenin derdinde.
Türkiye bütün bu olumsuzlukların farkında lakin dün bir şey yapamadı, yaptırmadılar.
Zira sistemi vesayet altındaydı ve kendi kararlarını verip uygulamaya koyamıyordu. En ufak bir girişim ise darbeyle karşılık buluyordu.
Bütün bu söylediklerimize rağmen, NATO’dan çıkalım diyemeyiz. Zira NATO’dakilerin şerrinden sakınmak için bile NATO’da olmak lazımdır!
İşte Sayın Erdoğan, güçlenerek adım atmak yolunu tutarak bu tabuları yıktı ve yıkmaya devam ediyor ve bunun için de hedefe konmuştur.
ABD de bunun için muhalefetle iş tutmak, Erdoğan’ı devirmek ve Türkiye’yi yeniden eski vesayet günlerine döndürmek istiyor.
İstiyorlar ki Türkiye’de taş üstüne taş konmasın, başta savunma sanayisi olmak üzere tüm yatırımlar dursun.
Öyle ya, bizim yerimize ABD her şeyi yapıyor, o bizi korur ve her daim koruyacaktır.
Nasıl mı?
Şimdiye kadar nasıl koruduysa, öyle!
ABD ve diğer müttefiklerimizin ne menem dost olduklarını milletimiz anladı lakin ABD Başkanı Biden’la iş tutan muhalefet liderlerimiz anlamamakta veya yanlış anlamakta ısrar ediyor.
Neden acaba?
Paylaş