Cübbeli Ahmet Hoca doğru söylüyor

Bu çok önemli konuya, 1940’lı yıllarda CHP’den Kahramanmaraş milletvekilliği yapmış, şair, yazar, siyasetçi ve akademisyen Ahmet Hamdi Tanpınar’ın anılarının yer aldığı ‘Günlüklerin Işığında’ adlı eserdeki bir tespiti ile başlamak isterim.

Haberin Devamı

Tanpınar, anılan eserin 315. sayfasında ‘Din meselesi’ konusunda şu, acıdan da acı, yakıcı ve gerçek tespitleri yapar: ‘Din meselesi ihmal edilmeyecekti. Kanalize edilecekti. Biz halkımızı kendi elimizle cahil kuvvete teslim ettik. Dini, bir cenaze gömme meselesi yaptık. Türkiye Müslüman’dır; bu hakikati unuttuk. Laikliğimizi ilan ettik; fakat laik olamadık. Gizli ateistlik yaptık. Bu suretle münevver, ‘köksüz’ kaldı. Her şeyi, yerine ‘yenisini koymadan’ zedeledik. İşte Halk Partisi’nin macerası!’

İşte bizim didinip de anlatamadığımız derdimiz bu. Bunu biz dediğimiz zaman, ne CHP karşıtlığımız kalıyor ne CHP’li düşmanlığımız.

Hamdi Tanpınar Cumhuriyet’in kurucu kadrolarından, kendisi de itiraf ediyor ki din konusunda mevcut kadroyla ters düşmüş. Onların uygulamalarının yanlış olduğunu ve bunun bedelini toplum olarak ödediğimizi ve bundan böyle de ödeyeceğimizi söylüyor.

Haberin Devamı

Biz de farklı bir şey söylemiyoruz. Din öğretim ve eğitimi yasaklanınca insanlar dinlerinden kopmadı. Yine camilere gittiler lakin camide âlim din adamıyla karşılaşmadılar; çoğu kez cahil cühela ile yüzleştiler.

O tip din adamlarının cehaleti, okumuş insanları dinden soğuttu ve böylece aydınımız (münevver değil) eksik kaldı ve ‘köksüz’ yetişti.

Batı, Batı diye yırtınıyoruz da felsefi ekollerin Batı’daki temsilcilerinin din adamı olduklarını görmezden geliyoruz. Ama biz, Batı felsefi ekollerine reddiye yazan İmam-ı Gazali’yi, Türk filmlerinde oynattığımız ve kendimize benzettiğimiz hokkabaz sözde imam zannediyoruz.

Osmanlı bile hilafetle idare edilmesine rağmen dini başıboş bırakmadı. Öyle her önüne gelen dini kitap yazamaz ve dini kitapları tercüme edemezdi. Biz ne yaptık? Ya yasakladık ya da hürriyet diye dini büsbütün çığırından çıkardık.

Aşırılıklar içinde debeleniyoruz (ifrat ve tefrit).

Diyanet büyük bir aymazlık içinde Vehhabi din adamlarına camilerimizde vaaz verdiriyor. Cübbeli Ahmet Ünlü Hoca bu durumun çok yanlış olduğunu, milli birliğimizi bozacağını ve hatta iç çatışma çıkarabileceğini söylüyor.

Doğru söylüyor. Mukaddes topraklar, din savaşlarıyla elimizden çıktı. İngilizler, Necdilere Vehhabi mezhebini kurdurdu ve kendinden olmayan Müslümanları kâfir ilan ettirdi.

Haberin Devamı

Hacca gidenler Medine’de sevgili Peygamberimizi ziyaret ederken Vehhabi polislerin yaklaşımını görüyorlar. Ziyaretçilere, bu yaptıklarının şirk (küfür-dinden çıkmak) olduğu kendilerine ihtar ediliyor.

Müslümana kâfir diyenin kendisi kâfir olur. Birbirlerini kâfir bilen iki oluşumun, din diye karşılaşmasının sonucu nereye varır? Hiç düşünülmez mi?

Diyanet kendisinde bir eksiklik görüyorsa, bunu tamamlamak için ne idüğü belirsiz, sapkın ve sapık kişileri camilerde görevlendireceğine, kendi elemanlarını yetiştirip bu eksikliğini gidersin.

Türkiyemizin ikinci bir FETÖ olayına tahammülü yoktur.

Diyanet’in FETÖ olayında karne kırıklığı kendisine yeter; yeni belalar aramasına gerek yok!

Yazarın Tüm Yazıları