Paylaş
Meral Akşener’in masaya dönüşü, birçok odağın bastırması ve dayatması sonucu, kerhen olmuştur. Zira kendilerince ‘kazanması mümkün olmayan Kılıçdaroğlu’nun adaylığına evet denmiştir. Ayrıca İYİ Parti’nin masaya dönüş şartı olan; İstanbul ve Ankara Belediye Başkanları’nın ‘icracı Cumhurbaşkanlığı Yardımcılığı’ formülü de kabul görmemiştir.
Uzlaşının temeli güvendir; itina ile korunması gereken testi çatlamış ve bu güven yitirilmiştir.
Güvenin olmadığı yerdeki zoraki birliktelik, bir yere kadardır. Ki ortada fol yok yumurta yokken, bu denli kırıcı olunabiliyorsa; yarınki en ufak bir ‘pürüz’ karşısında nelerin olabileceği izahtan varestedir.
Şu yamalı bohçaya bakar mısınız? Yetkileri sözde sınırlandırılmış (anayasal olarak mümkün değil) bir cumhurbaşkanı, beş siyasi partinin genel başkanlarından ve de nasıl olacağı anlaşılmayan, iki büyük kentin belediye başkanlarından oluşan yedili cumhurbaşkanı yardımcıları...
Babil Kulesi’ni andıran, her renk ve her çeşit insanın bulunduğu ve herkesin farklı dilleri konuştuğu, kimsenin birbirini anlayamadığı ucube bir sistem. Bu sistemin, daha doğru ifadesiyle sistemsizliğin yapabileceği tek şey, kendilerini yiyip bitirmektir. Bu kaotik sistemin Türkiye’ye verebileceği hiçbir şey yoktur.
Kendi kendilerine gelin güvey oluyorlar. Seçimleri kahir ekseriyetle kazanmış ve TBMM’de anayasayı değiştirecek çoğunluğu elde etmiş gibi har vurup harman savuruyorlar. Siyaset kurdu Demirel’in ifadesiyle, doğmamış çocuğa don biçiyorlar!
Allah aşkına; her birinin kerametini kendinden menkul, bunca ‘horoz’un bulunduğu yerde sabah olur mu?
Eski koalisyonların ortalama ömrü bir buçuk yıldı, bu ucube koalisyonun ömrü ise ‘buçuk yıl’ bile olamaz.
Hani Kılıçdaroğlu’nun görüşüne göre parti genel başkanlarından (partili) cumhurbaşkanı adayı olmazdı, olmamalıydı? Böyle bir durum ‘namussuzluktu’? Hani cumhurbaşkanı tarafsız olmalıydı?
Hani, hem cumhurbaşkanı ve hem bir siyasi partinin genel başkanı olunmazdı, olmamalıydı? Cumhurbaşkanı, tarafsız olup tüm Türkiye’yi kucaklamalıydı!
Şimdi ne oldu da tüm bu tükürdüklerini yalamakta bir beis görmüyor?
Milletimizin, ikili-üçlü koalisyonlardan neler çektiği hafızalarda tazeliğini korumaktadır. Devlet ve millet hayatımızın onlarca yılı, mahut koalisyonlar yüzünden heba edilmiştir.
Türkiye’miz bir milim ileri gitmediği gibi, IMF’nin boyunduruğuna sokularak, dışarıdan emir alıp kanunlar çıkarma zilletine düşürülmüştü.
O zillet günlerine bir daha dönmek isteyenler varsa, buyursunlar; ‘Halil İbrahim sofrası’na!
Belli ki, şairin şu deyişine özendiler: ‘Yiyin efendiler, yiyin; bu han-ı iştiha sizin;
Doyunca, tıksırınca, patlayıncaya kadar yiyin!’
Bunların, dünkü 14 Mayıs’ı unuttukları da belli; zira o zaman milletimiz, ‘Yeter, söz milletindir!’ demişti.
Bu 14 Mayıs’ta da, ‘Durun! Yağma yok!’ diyeceğinden kimsenin şüphesi olmasın.
Paylaş