Paylaş
Dünyanın her tarafındaki anayasalar (yazılı olsun, olmasın) milletle devlet arasındaki bir sözleşmedir. Buna göre; devletin yönetim biçimi, erklerin nasıl kullanılacağı, vatandaşların hak, ödev ve hürriyetleri anayasal metinlerde yer alır.
Hazırlatılan bu sözde anayasa taslağı ise, kendileriyle Sayın Erdoğan arasındaki bir sözleşmeye ve daha açık ifadesiyle bir restleşmeye dönüşmüş.
Erdoğan düşmanlığı bunların akıllarını öylesine örtmüş ki, Sayın Erdoğan’a düşmanlık yapacağız derken, hazırlatılan metinde yer yer milletten, yer yer de devletten intikam alınmaktadır.
Bu taslağa göre; vatandaşların hak ve hürriyetleri var, ödevleri yok! Akılları sıra özgürlükçü geçinecekler ya... Sayın Erdoğan’a diktatör diyorlar; zira onun hazırlattığı anayasada vatandaşın görevleri de var: Askere gitmek, vergi vermek vb.
Bunların taslağında askere gitmek, keyfe keder bir iş; kişi, isterse gider istemezse gitmez. Kişinin bu hürriyeti sınırlanınca anayasal suç işlenmiş olur.
Bu kafa ‘eşek hürriyeti’ ile memleket idare edebileceğini zannediyor.
‘Tırtıkçı partiler’ sözünü bilerek kullandık. Zira bu denli küsurat partilerinin barajı aşma şansları yok. Bu yüzden, yüzde 1 oy alan partiye de Hazine yardımı öngörüyorlar.
Demek oluyor ki yüzde 1’lik küsurat partileri, masanın altındaki döküntü yemek ufaklarıyla yetinmeyip masanın üstündeki yemeklerden de pay istiyorlar.
Böylece, sadece AK Parti’yi değil, Hazine’yi de tırtıklayarak ömür boyu hayat sürmek istiyorlar. O zaman herkes işi gücü bıraksın, siyasi parti kursun; gül gibi geçinip gitsin!
Bizim anlayamadığımız husus ise; bu küsurat partilerinin her birisinin ancak yüzde 1 oy alabileceğini bilmesi, bununla Anayasa’yı nasıl değiştirebileceklerini düşünüyorlar?
Aç tavuk kendini darı ambarında sanır diye boşuna dememişler.
Bu taslak, 6’dan ziyade, 6’lı masanın altın hissesini elinde bulunduran ve tüm masadakileri parmağında oynatan HDP’ye göre uyarlanmış. Zira kanun maddesi olabilecek hususlar burada yer alıyor. Her bir madde ile de, ya parti kapatılması güçleştiriliyor ya da belediyelere kayyum atama yetkisi Yürütme’den alınıp Yargı’ya veriliyor.
Hepsinden önemlisi; çekindikleri için, cumhurbaşkanını doğrudan seçme hakkını milletten alamıyorlar ama yüzde 50’nin üzerinde bir oyla seçilmiş bir kişiyi yetkisiz, silik, yetersiz ve adeta ‘kukla’ haline getiriyorlar.
Bu durum ise düpedüz milletle alay etmekten başka bir şey değildir.
Vesayet kafası bu işte! Sittin senedir milletten intikam aldı, doymadı; hâlâ yeni intikamların peşinde! Hâlâ millete, milletin seçtiklerine güvenemiyor.
Hâlâ millet için değil, millete rağmen iş görmenin derdinde!
Oysa millet, bu kafanın defterini, bir daha açmamak üzere çoktan dürdü.
Bu millet, jandarma dipçiğinin gölgesindeki seçim sandıklarını patlattı; şimdi mi patlatmayacak?
Ama yenilen pehlivan güreşe doymazmış; varsın vesayet kafası bir daha taşa, pardon sandığa toslasın!
Paylaş