Paylaş
Gazetecilik ve parlamenterlik hayatımda hep dostça ilişki içinde olduk. Rizeli olmam hasebiyle de, gelinimiz sayılırdı. Kendisi de, bu denli yakınlığımıza özen gösterir ve karşılıklı olarak birbirimize saygıda kusur etmezdik.
Kendisi, AK Parti kuruculuğundan ayrılmış MHP’den milletvekili seçilmiş, Meclis Başkan Vekilliği görevine seçilmişti. Aynı çatı altında farklı partilerde olmamıza rağmen, dostluğumuza en ufak bir halel gelmedi.
Önceleri; 28 Şubat döneminde, İçişleri bakını iken, askerlerin hakaretine uğramış; kızlarımızın başörtüsüne karşı takındığı olumsuz tavrı da askerlerin dayatması olarak zannetmiş ve Meral Hanımefendi’yi kötü bilmemiştik.
Ta ki başörtüsü yasağını bilerek ve isteyerek kendisinin uygulamaya koyduğunu itiraf edinceye kadar.
O vakitler düşünceler hanesine bir mim koymuş lakin bugünkü kadar savrulabileceğini, CHP’nin yanında hizalanıp kinlerini din edinen ‘küsurat’ partileriyle birlikte, PKK’yı iktidara taşımak için çırpınacağını düşünemezdik.
Mahut masaya nasıl oturup kalktığını, onca küfür ve hakaretlerden sonra da tekrar o ‘kumar masasına’ nasıl oturtulduğunu cümle âlem biliyor.
Masaya, ‘kazanacak adayı göstermek için’ oturduğunu defaatle vurguladığı gibi, bu kişinin Kılıçdaroğlu olmadığını da sürekli ihsas etmişti.
Masada, kendi dışındaki ortakların, aralarında anlaşıp kendilerine kumpas kurulduğunu da ayrıca ifade etti.
Sonunda, Kılıçdaroğlu dayatılınca, kumpası görüp masadan kalktı. Geçen 48 saat içinde olmadık küfür ve hakaretlere maruz kaldı, kendileri de masayı aşağılayıp yerden yere vurdu.
Buraya kadar her şey normal süreç içinde işledi; ne olduysa bundan sonra oldu ve Meral Hanım hiçbir şey olmamış gibi, süklüm püklüm olarak gidip o uğursuz ve kendi ifadesiyle o ‘kumar masasına’ bir sığıntı olarak oturdu.
Sığıntı ifadesini bilerek kullanıyorum zira hiçbir dediği olmadığı gibi, onca küfür ve hakaretleri sineye çekti.
Bizim bildiğimiz Akşener, hem sığıntı olmazdı, olamazdı ve hem de o lanetli masaya oturmazdı, oturamazdı.
Ama oturdu. Oturdu mu, oturtuldu mu?
Malum bu seçimlerde, Türkiye’yi karıştırmak ve hatta bölmek isteyen üç tane kara güç var: ABD ile Batı, FETÖ ve PKK. Bu yıkıcı güçler, sırt sırta vererek, ellerinden geleni artlarına koymuyorlar.
Kandil’deki terörist başları, ağababalarından (ABD, Batı) aldıkları talimatla mahut masayı destekliyor. Niçin desteklenmesi gerektiğini de saklamıyorlar. Cumhuriyeti yıkıp Kürt devleti kuracakların haykırıyorlar.
Meral Akşener ve İYİ Parti’nin, karadan da kara bu masada yeri olamaz, olmamalı.
Tarafsız anketlere bakıp ne demek istediğimizi anlamalı!
Hiçbir Türk milliyetçisi bu vatanın bölünmesine göz yumamaz; bölücü terör örgütleriyle aynı safta yer alamaz.
Meral Hanımefendi, masadan kalkmasıyla büyük bir milliyetçi kesimi peşinden sürükleyecekti. Tekrar oturmasıyla tüm milliyetçileri şaşkına çevirdi.
Dostları olarak bizler, hâlâ titreyip kendine ve milletine döneceğini bekliyoruz.
Onursuz çokluktansa, onurlu yalnızlığı yeğlemeli ve hem kendini hem de milliyetçileri yarınlara umutla baktırmalıdır.
Aksi halde, payanda oldukları virane yapının enkazında kalacaklardır.
Dost acı söyler ama doğruyu söyler!
Paylaş