Ah şu ilahiyatçılar

KAFALARI bulandırmamak için baştan şu tespiti yapalım; insanların en iyileri ve hayırlıları, onları ebedi mutluluğa eriştirecek yol ve yöntemleri gösteren peygamberlerdir (selam ve en iyi dualar onların üzerine olsun) ve onların varisleri olan gerçek din âlimleridir.

Haberin Devamı

Her şey zıddıyla kaim olduğuna göre, insanların en şerli olanları, en kötüleri de dini dünya menfaati için kullanan, insanları saptıran ve onların ebedi felaketlerine sebep olan kötü din adamlarıdır.

Burada iki hususa dikkatinizi çekmek isterim: Birincisi, bahse konu olan bu denli kötü din adamları, cehennem ehlinin köpekleri olacaktır (Hadis-i Şerif).

İkincisi de kıyamet bu denli kötü din adamları yüzünden kopacaktır (Dünya bile bu soysuzların alçaklıklarına daha fazla tahammül edemeyecektir!).
Ahmet Hamdi Tanpınar’ın ifade ettiği gibi dini ve din eğitimini ihmal ederek münevver (Doğu ile Batı’yı bilen, din ilimlerinde mütehassıs, pozitif bilimlere aşina, pedagojik eğitimli) din adamı yetiştirmedik; cami kürsüleri cahil cühelanın elinde kaldı. Halkımızı bunların eline teslim ettik. Camiye giden cahil oldu, gitmeyen köksüz kaldı.

Haberin Devamı

Vaktiyle Süleymaniye Camii’nin mihrabı imamsız kalmasın diye bekçiyi oraya imam olarak tayin ettiler. Din ve iman konusunda samyeli estirilen ülkemizde yetkin din adamı kalmamıştı.

Gerçek manada dinini bilen olmadı, olamadı. (Lisedeki fizik hocam (Fazıl Tezey) “Cuma namazı için camiye gittim. İmam hutbede ‘Birileri Ay’a gittiğini iddia ediyor. Ay, Allah’ın nurudur, oraya ayak basılır mı? İnsan yanar kavrulur. Yalan söylüyorlar’ deyince hemen pabuçlarımı aldım ve camiden çıktım. Gidiş o gidiş, bir daha bu imamların arkasında namaz kılmadım” demişti.)

Hâlbuki o imam, astronomi okumuş olsaydı böyle mi diyecekti? O kapkara cehalet içindeki sözde imam, dinini ve Rabb’ini ne kadar anlayıp bilecekti? Zira yaradanı en iyi anlayabilenler âlimlerdir. Dinde en üstün rütbe ilim rütbesidir. (Hadis-i Şerif)

Sonuç itibarıyla dinden bihaber nesiller eliyle onlarca yıl geçirdik. Dinini bilmeyen şeytanın maskarası olur; nitekim oldu da.
F. Gülen diye bir iblis geldi; bütün bir toplumu, sözde din-diyanet diyerek zehirledi.
İnsanımız dinini, gerçek manada bilmiş olsaydı, mahut iblis böylesine at oynatabilir miydi? Bu pisliğin sadece şu cümlesi, onun ne menem bir iblis olduğunu gözler önüne seriyor ama bunca ilahiyatçı ve bünyesinde yüzbinleri barındıran Diyanet camiasından tek ses çıkmadı. Hadi halkımız cahildi, dinini-diyaneti gerektiği gibi bilmiyordu; tv ekranlarında mangalda kül bırakmayan prof. payeli ilahiyatçılarımız neden sustu?
Neredeydiler?

Haberin Devamı

Adam bu cümlesi ile ilahlığını ilan ediyor, küfrün-imansızlığın zifiri karanlığına gömülüyor: ‘Cebrail gelse, falan yere oy verin dese, kovarım!’ Cebrail Aleyhisselam meleklerin ulularındandır ve Allahüteala ile seçilmiş kulları olan peygamberler arasında elçilik görevi yapar; vahiy (ayet) getirir. Bu bakımdan Namus-ı ekberdir (Diğer meleklerin bilmediği vahyin sırlarına sahiptir).

Bu ulu meleği Allahüteala kimlere gönderiyor? Peygamberlere gönderiyor. Bana gelse diyerek kendisini önce peygamber ilan ediyor; onu kovardım diyerek de ilahlığını ilan ediyor. Öyle ya hangi peygamber, bu meleğe karşı böyle tavır takınabilir?

 Dinle, Allahüteala ile peygamberle, melekle alay ediyor; ilahiyatçılardan çıt çıkmıyor. Hani haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandı?

Haberin Devamı

Bendeniz o vakitler bulunduğum Türkiye gazetesinde bu melun hakkında yazılar yazmış ve şimdilerde yurtdışında kaçak olan İstanbul Cumhuriyet savcılarından Celal Kara tarafından hakkımda dava açılmıştı. (F. Gülen’e hakaretten)

İlahiyatçılarımız ve Diyanet erbabı yazının başında işaret edilen, istenmeyen durumlara düşmek istemiyorlarsa, gereğini yapsınlar; dinlerine sahip çıksınlar ve aziz dinlerine musallat olan iblisleri tespit ve ilan etsinler.
Susup ve hatta destek olup üç günlük dünya için ebediyetlerini feda etmesinler!

Yalnızca kendilerini değil onlara inanan ve peşlerinden giden kitleleri de sonsuz felakete sürüklüyorlar.

Yazarın Tüm Yazıları