Paylaş
Siyasi partiler demokrasinin vazgeçilmez unsurlarıdır. 6’nın ikisini anladık; arkalarında belirli bir halk desteği var. Diğer dördünün, demokrasi adına neyi ifade ettiğini, doğrusu biz de merak ediyoruz.
Demokrasi, Latince kökenli bir deyim olup; demos: halk, kratos: iktidar, yönetim yani halkın iktidarı, halkın gücü, halkın yönetimi manasına gelmektedir.
Özellikle bu dört siyasi parti, laf olsun torba dolsun kabilinden, sözde ittifakta yer almaktadırlar. Zira demokrasi adına, halktaki karşılıkları yüzde 05-1 dolayındadır.
Halkta karşılıkları olmayan bu partiler; utanmadan, dillendirdikleri ucube bir yönetim sistemiyle, halktan yüzde 50’nin üzerinde oy almış bir cumhurbaşkanına emir verip onu kendi arzuları istikametinde yönlendireceklerini iddia edebiliyorlar.
Mahut partilerin liderleri aylardır toplanıp dağılıyorlar ve hemen her gün çeşitli medya kuruluşlarında yer alıyorlar; çeşitli siyasi tartışmalara konu ediliyorlar.
Ama gelin görün ki, halk kendi adına ahkâm kesen bu zevatın bir kısmını daha tanımıyor bile; tanıdıklarının da ne menem şey olduklarını yakından biliyor!
Mesela DP ve onun genel başkanı Gültekin Uysal var; tanıyan eden yok, halkta en ufak bir karşılığı yok. Genel seçimlerde aldığı oy, yüzde ile değil binde ile ifade ediliyor.
Halkta karşılığı olmayan bu kişiye cumhurbaşkanının idaresi(!) verilecek öyle mi? Bu kişinin oyu ile halktan yüzde 25 dolayında oy almış CHP liderinin oyu eşit ağırlıkta olacak.
Ve bu kepazeliğe demokrasi denecek!
Ya AK Parti’den ayrılıp ispatı vücut yapmaya çalışan Babacan ve Davutoğlu zavallılarına ne demeli? Bunlara göre; bunlarsız Erdoğan bir hiçten ibaretmiş; AK Parti’nin gerçekleştirdiği tüm kalkınma hamlelerini bunlar yapmış.
Bunların yegâne özellikleri, kendi davalarına ve dava arkadaşlarına ihanet etmeleridir. Unutulmasın ki, bugün ihanet edenlerin, yarın ihanet etmeyeceklerini kimse garanti edemez. Zira huylu huyundan vaz geçmez.
Mürai ve sahtekâr olduklarını bizzat kendileri söylüyor. Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı teklifine imza atıp diğer yandan Abdullah Gül’ün pazarlamasının odağında olduğunu kendileri ifşa ve ikrar ediyor.
Böylesine yanar-döner, ikiyüzlü insanlara memleket idaresi teslim edilir mi?
Aç tavuk kendini darı ambarında sanırmış. Bunlarsız Erdoğan, bu halkın yüzde 52’sinin oyunu alan ve doğrudan halk tarafından seçilmiş bir cumhurbaşkanı.
Peki, Erdoğan’sız bunların haline bakalım, yüzde 1 evet yazıyla da yazalım yüzde bir. Yani millet nezdinde hiçten ibaret olan bizzat kendileridir.
Ve bu sözde siyasi parti liderlerinin her birisi, milletvekili seçilebilmek için, ya CHP ya da İYİ Parti listelerinden seçime girmek zorunda.
Düşünebiliyor musunuz; CHP’nin kapısında ikbal arayan bu kişi (A. Davutoğlu) daha dün AK Parti Genel Başkanı ve bu ülkenin Başbakan’ı idi ve CHP’ye veryansın ediyordu.
Ne diyelim; Allah kimseyi bu zillete düşürmesin!
Paylaş