Bu festivali görün artık

BU yıl tam 19 yaşına bastı. Rüştünü ispat etti. Ama ebeveynleri tarafından üvey evlat muamelesi görmeye devam ediyor.

Konumuz, 19’uncusu gerçekleşen Ankara Uluslararası Film Festivali. Peki onun ebeveynleri kim ve neden üvey evlat olarak görülüyor? Bir şehirde, üst düzey kültürel ve sanatsal değeri olan uluslararası bir aktivite düzenleniyorsa ve üstelik bu şehir o ülkenin başkentiyse, şüphesiz hem merkezi hem de yerel yönetimin o aktiviteyi sahiplenmesi ve gereken desteği vermesi gerekir. Peki bu durumda, Ankara Uluslararası Film Festivali için gözler ilk olarak kime çevrilir. Fazla düşünmeyin, ben size söyleyeyim hemen; Kültür ve Turizm Bakanlığı, Ankara Büyükşehir Belediyesi ve ilçe belediyelerine. Şimdi bakalım bu kurumlarımız festival için neler yapmışlar.

Bakanlık, Antalya Altın Portakal Film Festivali için tam 3 milyon YTL’lik bir destek verirken, Ankara Uluslararası Film Festivali için yaptığı katkı 200 bin YTL. Peki ya manevi katkı? O da yok denecek kadar az. Festivalin açılış gecesinde, bırakın Bakan Ertuğrul Günay’ın gelmesini, bakanlığı temsil eden sadece bir genel müdür yardımcısı vardı. O da zaten yaptığı uzun konuşmayla davetlileri baydı.

KALPLER KIRILIYOR

Peki ya Büyükşehir Belediyesi. Onlar zaten böyle bir festivalin varlığından bile haberdar değiller. Organizasyon komitesi her yıl düzenli olarak hazırladıkları bir dosyayla Büyükşehir Belediyesi’ne sunum yapıyorlar, ama bugüne kadar daha Melih Gökçek’le yüz yüze görüşmeyi bile başaramamışlar. Ankara’nın kaç tane uluslararası kültürel ve sanatsal festivali var? Bu festival sonuçta Ankara’nın adını taşıyor. Bir belediye başkanı bundan niye bu kadar uzak durur; anlamak mümkün değil. Sayın Gökçek, bu tavrınız başta festivali hazırlayanlar olmak üzere, sanatsever tüm Ankaralılar’ın kalbini çok kırıyor. Bunun farkında olmamanız mümkün değil.

Kevin Costner bir günlüğüne Ankara’ya geldiğinde, ailenizle birlikte onu ağırlayıp, boy boy fotoğraflar çektirip, reklam yapmayı çok iyi biliyorsunuz. Bu gayretinizi biraz da Ankara Uluslararası Film Festivali için gösteremez miydiniz? Çok yazık.

ALTIN KEDİ

Festival her ne kadar üvey evlat muamelesi görmeye devam etse de, bir avuç insan tarafından yaşatılmaya devam ediyor. Seneye 20. yılı kutlanacak. Antalya’nın Altın Portakal’ı, Adana’nın Altın Koza’sı, Cannes’in Altın Palmiye’si, Berlin’in Altın Ayısı varsa, bizim festivalimizin de 20. yılında, Ankara’yı simgeleyen bir ödülle adlandırılması planlanıyor. Festivali düzenleyen Dünya Kitle İletişim Vakfı Başkanı İnci Demirkol, bunun Altın Kedi olabileceğini söylüyor. Çok da güzel olur. Ne de olsa Ankara Kedisi’nin ünü tüm dünyada biliniyor.

Eğlenceden ölü toprağı kalkıyor

ANKARA geceleri artık kış uykusundan uyansın. Eğlencenin üzerindeki ölü toprağı kalksın ve asosyalleşme yolunda hızla ilerleyen Ankara’nın bu gidişatı dursun. Dileğimiz bu. Son birkaç haftada Ankara’da güzel gelişmeler oluyor ve geceler yavaş yavaş uyanmaya başlıyor. Artık Ankara eğlence hayatının yükünü büyük ölçüde üstlenen ve benim gözüme bir çeşit kurtarılmış bölge gibi görünmeye başlayan Çayyolu’nda yeni mekanlar açıldı. Kuki, Cafemiz gibi Arjantin’in gözde mekanlarının sahibi olan Boğaç Üner, Ali Doğan ve Engin Aras’la birlikte işlettiği Quick China’nın GOP ve Bilkent’ten sonra üçüncü şubesini, çok sayıda mekanı barındıran Çayyolu’ndaki Park Villaları’nın hemen girişine açtı. Mekan, özellikle ışıklandırmasıyla dikkat çekiyor. Akşamları kırmızı bir ateş topu gibi parlayan müstakil bir villada hizmet veriyor. Damak zevkinde Uzakdoğu’yu tercih edenlerin vazgeçilmez adresleri arasında yerini alacağa benziyor.

İDDİALI MEKANLAR

Minasera’da ise son günlerde büyük bir hareketlilik yaşanıyor. İstanbul’un Chocolate ve Okka’sı geçtiğimiz haftalarda hizmete girmişti. Bu restoranlar Ankara’da umduklarını ne kadar bulabilecekler bilmiyorum, ama geçtiğimiz hafta Minasera’da hizmete giren bir Ankara markası vardı; İvy ve dablyu. Serhat Çelik ve Altay Ağva, Minasera’nın üst katını ve komple terasını, restoran, lounge ve club bölümlerinden oluşan, Ankara’nın en iddialı mekanlarından biri olarak açtılar. 60’lı 70’lı yılların retro tarzının dikkat çektiği mekanda, kırık dökük bir çatı katına modern bir anlayışla yeniden dekore edilmiş havası verilmiş. Dekorasyonu bizzat kendileri yapmışlar. Çok para harcamışlar, bence harcadıklarına da değmiş. Bir haber de şehir merkezinden verelim.

Gamze Cizreli, Filistin Caddesi’ndeki Homestore’un içinde yer alan Bigchefs’i taşıyor. Nereye mi? İşte ilginç olan da bu. Merhum, ünlü şair ve Ajans Türk Matbaası’nın kurucusu Necdet Evliyagil’in yıllarca yaşadığı iki katlı villaya. Filistin Sokak ve Reşitgalip Caddesi köşesindeki villayı kiralayan Gamze Hanım, Bigchefs’i buraya daha gelişmiş bir konseptle açacak. Villanın giriş katında pişmiş, yarı pişmiş ve çiğ yemekler satılacak. Çalışanlar ve evde yemek yapmaya vakti olmayanlara hitap edecek. Giriş katı, hem kafe hem de hazır yiyeceklerin satışa sunulduğu bölümden oluşacak. Üç nesildir Evliyagil Ailesi’ne ev sahipliği yapan üst katta ise şömine, önünde oturma grupları ve boydan boya bir kütüphane yer alacak. Tabii ki Necdet Evliyagil unutulmayacak ve ona özel bir şiir köşesi de bulunacak. Şu anki Bigchefs mönüsüne bir parça da etnik lezzetler katılacak. Villanın bahçesi ise yaza özel olarak hazırlanacak ve geniş bir bar yer alacak.
Yazarın Tüm Yazıları