Paylaş
Son dört Avrupa Şampiyonası’nı saymıyorum... Coca-Cola Türkiye’nin davetlisi olarak bir grup medya mensubu ve işadamıyla birlikte Güney Afrika’ya geldik. Grubumuzda hep finallerde buluştuğumuz Selahattin Duman, Mehmet Ali Birand da var..
* * *
Mehmet Ali Birand bilindiği gibi fanatik bir G.Saraylıdır ama futboldan fazla anlamaz. Üstüne sarı-kırmızı-siyah bir mont giymiş. Johannesburg’a indiğimizde aynı renkleri taşıyan İspanyol taraftarlar Mehmet Ali Birand’ı görünce kendilerinden biri diye sempati gösterdiler. İşin kötüsü Birand da onları Galatasaraylı sanıyor. Belki de finalde Hollanda ile G.Saray’ın oynayacağını sanıyor da olabilir.
Selahattin Duman da tam tersine iddiasız ve futboldan anlamaz görünüyor. “Ben takım tutmam. Sabah kalkarım Fenerliyim, öğlen Beşiktaşlı, akşam da G.Saraylı olurum” diye başlıyor sohbete... Futbola ilgisizmiş gibi davranıyor. Aslında bütün bunlar “keriz silkeleme hazırlıkları”. Kendine müşteri toplamaya çalışıyor. Portekiz’deki Avrupa Şampiyonası’nda tüm ekibin oynadığı “şampiyon loto”yu tek başına bildi, iyi para kazanıp seyahati bedavaya getirdi. Kimse bilmiyor ama ben bu tuzağa düşmeyeceğim.
Şaka bir yana Dünya Kupası’nın resmi sponsoru olan Coca-Cola yine dev bir organizasyona imza atmış. Her yerde izlerini görüyorsunuz. Dünyanın her ülkesinden getirdiği misafirleri için, Güney Afrika’nın küçük Las Vegas’ı olan Sun City’nin en büyük otelini kapatmış. Biz burada tüm dünya ülkelerinden gelen üst düzey medya yöneticileri ve işadamları arasında kendimizi daha ayrıcalıklı hissediyoruz. Çünkü evsahipleri bizden. Dünya devi Coca-Cola sanki bir Türk aile şirketi gibi... Bir tarafa bakıyorsunuz şirketin zirvesindeki Muhtar Kent, diğer tarafa bakıyorsunuz 90 ülkeyi yöneten Ahmet Bozer. Gerçekten gurur verici...
* * *
Yola çıkmadan önce Güney Afrika’ya daha önce gelenler, “Aman paranıza ve kendinize dikkat edin” diye uyarılarda bulundu. Johannesburg’dan Sun City’ye gelinceye kadar, Güney Afrika’daki hırsızlıkların, soygunların ve cinayetlerin nedenini anladım. İnsanlar çoğunlukla 5-10 metrekare genişliğindeki teneke evlerde yaşıyor. Yeşillik yok, hiçbir fabrikaya rastlamıyorsunuz. Bu insanlar ne yer ne içer. Şanslı olanlar kömür madenlerinde ve elmas ocaklarında çalışıyor. Bir kısmı bunların ticaretini yaparak kaymağını yiyor bir kısmı da hâlâ Afrika kölesi. Yol kenarında bir kilo portakalı 5 kişi satıyor. Özel çiftlik ve sitelerin etrafı elektrikli tellerle çevrili... Kendilerine sahte cennetler yaratmışlar ama dışarısı bir yoksulluk cehennemi... Bizim Güneydoğu’nun en geri kalmış yöresi bile o bölgelerin yanında Paris kalır.
* * *
Tabii Dünya Kupası buraya hareketlilik ve canlılık getirmiş. Herkes bu akşamki final maçına kilitlenmiş durumda. Kaybeden ülkelerin taraftarları üzgün bir şekilde ülkelerine dönerken, uçaklar Hollandalı ve İspanyol taraftarları akın akın finale taşıyor. Bu akşamın sonunda İki ülkeden biri sevinçten çıldıracak, diğeri kahrolacak. Yarından sonra da Güney Afrika yine kendi yalnızlığı ile baş başa kalacak.
Paylaş